MAHKEMESİ : BOZKIR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/04/2011NUMARASI : 2010/165-2011/51Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;Davacı, komşu parsel maliki davalının yaptığı çatının binasına zarar verdiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur; birleştirilen 2003/116 esas sayılı davasında da, davacı ile aralarında görülüp kesinleşen 1996/82-1998/215 sayılı hükme aykırı biçimde yeniden çatı inşa ettiğini belirtip yıkımını istemiştir.Asıl davanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle; birleştirilen davanın da kesin hüküm nedeniyle reddine ilişkin olarak verilen mahkeme kararı Dairece, " birleştirilen dava bakımından kesin hükümden söz edilemeyeceği, işin esası değerlendirilerek bir karar verilmesi " gereğine değinilmek suretiyle bozulmuş; mahkemece bozmaya uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonunda, birleştirilen davanın esastan reddine karar verilmiştir.Karar, davalı-birleştirilen davanın davacısı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava ve birleştirilerek görülen dava; komşuluk hukukundan ve protokole aykırılıktan kaynaklanan el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Asıl davanın esastan, birleştirilen davanın ise kesin hüküm nedeniyle reddine yönelik olarak verilen karar Dairece, asıl davanın reddinin doğru olduğuna, ancak birleştirilen dava bakımından işin esasının değerlendirilmesi gerektiğine değinilerek bozulmuş; mahkemece bozmaya uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonunda, birleştirilen davanın da esastan reddine karar verilmiştir.Ne varki, bozma kararının gereklerinin yerine getirildiğini söyleyebilme olanağı yoktur.Bilindiği üzere, çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet; geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevler de yükleyen bir ayni haktır. Türk Medeni Kanunu'nun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini göz önünde tutararak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun için de zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. Somut olayda, daha önce asıl davanın davacısı Y..K..'e ait binanın çatısı hakkında birleştirilen davanın davacısı M..T.. tarafından aynı hukuksal nedene dayanılarak açılan 1996/82 esas sayılı davada gerek protokole gerekse komşuluk hukukuna aykırılık belirlenerek çatının yıkımına karar verildiği, kararın derecattan geçerek nisan 1997'de kesinleştiği ve 30.09.1997 tarihinde infaz edildiği; yıkılan çatının yerine sonradan aynı şekilde inşa edilen yeni çatının ise birleştirilen davada çekişme konusu yapıldığı sabittir. Bunun yanında, anılan 1996/82 esas sayılı davanın eldeki davada taraflar bakımından güçlü delil niteliğinde bulunduğu da kuşkusuzdur.Hal böyle olunca, çekişmeli çatının en son imar düzenlemesi karşısındaki durumu da açıklığa kavuşturularak mahallinde uzman bilirkişiler vasıtasıyla yeniden keşif yapılması; mevcut çatının zarara yol açıp açmayacağının, protokole ve komşuluk hukukuna aykırı bulunup bulunmadığının yukarıda değinilen ilkeler ve olgular da gözetilmek suretiyle değerlendirilmesi, aykırılığın bulunduğu kanaatine varılması halinde bu aykırılığın öncelikle alınabilecek önlem ya da önlemlerle giderilip giderilemiyeceği konusunda bilirkişilerden ayrıntılı rapor alınması, uyuşmazlığın alınabilecek önlemlerle giderilebileceğinin anlaşılması halinde, olaya en uygun önlemin seçilmesi, aksi takdirde yıkım hususunun düşünülmesi gerekirken, eksik soruşturma ve yanılgılı değerlendirme ile hüküm kurulması isabetsizdir.Birleştirilen davanın davacılarının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.