Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3557 - Karar Yıl 2004 / Esas No : 3131 - Esas Yıl 2004





Taraflar arasında görülen davada; Davacık.davalı hazine, çekişmeli 14 parsel sayılı taşınmaza, kayıt maliki Yunan tebalı Mihaloğlu Yorgi'nin gaip olması nedeniyle kayyum tayin edildiğini, anılan şahıstan o güne kadar haber alınamadığı, mirasçılarının da bilinemediğini, kayyumluk kararının verilmesinden itibaren 10 yıllık sürenin geçtiğini ileri sürerek, anılan şahsın gaipliğine karar verilerek, taşınmazın hazine adına tescili istediğinde bulunmuştur. Davalı kayyum, vakfın nevinin araştırılarak karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Davalı ve birleşen davanın davacısı Vakıflar idaresi, malik hakkında yaptırdıkları araştırmalar sonucunda mahlul kararı alındığını, taşınmazın mahlulen vakfı adına tescili kayyumluk kararının kaldırılması ve muarazanin önlenmesi isteğinde bulunmuştur. Mahkemece, davacı hazinenin davasının reddine; birleşen dava yönünden ise, kayyumluk kararının kaldırılması istemi yönünden görevli olmadıkları gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmek üzere dosyanın ayrılmasına; diğer istemin kabulü ile tapunun iptali ile vakfı adına tesciline karar verilmiştir. Karar, davacı-k.davalı hazine ile davalı kayyum tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. Davacı hazine, Mülhak Sertopi Elhaç ... Ağanın M.....Vakfından icareli, 49 ada, 14 parselin maliki Yunan tebalı Mihaloğlu Yorgi'nin gaipliği nedeniyle taşınmaza kayyum atandığını; malikin mirasçısının bulunmadığını ileri sürerek, iptal ile hazine adına tescilini; birleştirilen davasında ise vakıflar idaresi, mahlül kararına dayanarak vakfı adına tescilini istemiştir. Mahkemece hazine davasının reddine, vakıflar tarafından açılan davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu taşınmaza 6.1.1988 tarih 10/1 ve 21.2.1990 tarih 10/1 sayılı kararlar ile kayyum tayin edildiği; malikin yurda giriş yaparak 7.8.1984 ve 11.12.1985 tarihlerinde başkalarına vekalet verdiği; ... adlı kişinin dava açması üzerine Beyoğlu İkinci Asliye Hukuk Hakimliğinin 12.7.1990 tarih 356/525 sayılı kararıyla; malikin sağ olduğu gözetilerek 1988/10-1 sayılı kayyumluk kararının kaldırılmasına karar verildiği; 1990 tarihli kayyumluk kararının ise hukuksal varlığını koruduğunu; vakıflar idaresince mahlul kararı alındığını; mahkemece, kayyumluğun kaldırılmasına İlişkin davanın ayrıldığı; Nüfus Müdürlüklerinin karşılık yazılarında malikin ölüm kaydına rastlanmadığının bildirildiği; Şişli Nüfus Müdürlüğünün karşılık yazısında ise Yorgi adlı kişinin 8.8.1980 tarihinde öldüğünün bildirildiği, anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, icareteynli yada mukataalı taşınmazların maliki mutasarrıfı değil; vakıf tüzel kişiliğidir. Bu nedenle vakıf malı olan taşınmazların, mutasarrıflarının mirasçı bırakmadan ölmeleri halinde mahlulen vakfına dönmeleri asıldır. Ancak Medeni Kanununun kabulünden sonra eski vakıf mülkiyeti 2762 sayılı Yasa ile mülhak ve mazbut vakıflar yeni bir statüye kavuşturulmuştur. Bu Yasanın 28. maddesi ile vakıf taşınmaz mülkiyeti üzerindeki "tasarruf hakkı, kuru mülkiyet (rakabe) hakkı" ayrımına son vermiş mülkiyetin mutasarrıfa nasıl geçeceğini hükme bağlamıştır. Yeni hukukumuzda koşulların gerçekleşmesi ve mutasarrıfın ölümü halinde Medeni yasanın intikal hükümlerine göre mirasçısı bulunmuyorsa, terekesi son mirasçı sıfatıyla hazineye kalmaktadır. Ne var ki yasa bu gibi hallerde, öncesi vakıf olan taşınmazların vakfına (aslına) dönmesini uygun görmüş, bazı ayrıcalıklar dışında hazineye intikal yolunu kapamak istemiştir. 24.9.1983 günü yürürlüğe giren 2888 sayılı Yasanın 2. maddesi ile 2762 sayılı Yasanın 28. maddesi değiştirilerek bir fıkra eklenmiş, mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş taşınmazlarda maliklerin bu yasanın yayını tarihine kadar ölmeleri üzerine son mirası sıfatı ile hazineye intikal edipte bu husus, tapu kaydına işlenmiş bulunanlar ayrık olmak üzere, mahlulen vakfına rûcu edeceğini hükme bağlamıştır. O halde, 2888 sayılı Yasanın yürürlük tarihinden önce son mirasçı olarak hazineye intikal edipte tapuda hazine adına tescil edilen taşınmazların yasada öngörülen İstisnadan olması nedeniyle, vakfına dönmelerine yasal olanak yoktur. Aktarılan bu düzenleme karşısında icareteyn ve mukataa kayıtları taviz vermek yoluyla terkin edilmemiş ve mülkiyeti öngörülen 10 yıllık sürenin sonunda (bu süre daha önce 4755 sayılı Yasa ile 10 yıl daha uzatılmış ve 13.12.1955 tarihinde dolmuştur.) kendiliğinden mutasarrıflarına geçen vakıf taşınmazların maliklerinin mirasçı bırakmadan ölmesi ve taşınmazın 2762 sayılı Yasanın 29. maddesini değiştiren 2888 sayılı Yasanın aynı tarihine kadar hazine adına tescil edilmemiş olmaları koşuluyla mahlulen vakfa döneceği açıktır. Bu durumda hazine tarafından açılan iptal ve tescil davasının reddedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Vakıfların açtığı davaya gelince; malikin sağ olup olmaması davanın sonucunu belirleyeceğinden, mahkemece Yorgi ite malik Yorgi'nin; keza yurda giriş yaparak vekalet veren ve 1988 tarihli kayyumluk kararının kaldırılması kararında adı geçen ... ile malik ...'nin aynı kişi olup olmadığının; ölüp ölmediğinin; gaip olup olmadığının sıkı bir surette araştırılması, hukuk düzeni içerisinde geçerli belgesel inceleme yapılması nüfus kayıtları, veraset belgesi, gaiplik kararı gibi resmi deliller ile ilmühaber gibi takdiri delillerin toplanması; gerektiğinde vekalet verilen kişilerden bilgi alınmak suretiyle, değinilen hususların soruşturulması, tüm delillerin değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzeri hüküm kurulması doğru değildir. Kayyum ve hazinenin temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün belirtilen nedenlerden ötürü, HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 29.3.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.