MAHKEMESİ : ÇARŞAMBA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/09/2007NUMARASI : 2006/249-2007/280Taraflar arasında görülen davada;Davacı, çekişme konusu 234 parsel sayılı taşınmazın yaklaşık 32.795,57 m2’lik bölümünün yeşilırmak nehrinin kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek, bu bölüm yönünden tapu kaydının iptalini istemiş, yargılama sırasında davasını ıslah ederek taşınmazın tamamının tapusunun iptalini istemiştir.Davalılardan bir kısmı davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davaya konu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle davanın kabulü’ne karar verilmiştir.Karar, bir kısım davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ....raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava, çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptal ve sicilin kütükten terkini isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin 14.08.1963 tarihinde yapıldığı, 15.08.1967 tarihinde kesinleştiği ve davanın 29.05.2006 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.Her ne kadar nizalı taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kalan bölümü devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamalacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince ) yerlerden olduğu keşfen saptanmış ise de; 25.2..2009 tarihinde kabul edilip 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. Fıkrasına eklenen " bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır" ve 3. Maddesi ile eklenen geçici 10. Maddesinin " bu kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 15.08.1967 ile davanın açıldığı 29.05.2006 tarih arasında 3402 Sayılı Yasanın 12. Maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir.Bilindiği üzere, hak düşürücü süre olumsuz dava şartlarından olup kamu düzeni ile ilgilidir.Mahkemece davanın her aşamasında resen gözetilmesi gerekli bir kuraldır.Kaldı ki 5841 Sayılı Yasa ile getirtilen değişikliklerin kesin hüküm halini almamış davalara da uygulanacağı öngörülmüştür.Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gözetilmek suretiyle davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmesi için karar bozulmalıdır.Öyleyse, bir kısım davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428. Maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.3.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.