Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3523 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 989 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ : ANTALYA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/10/2007NUMARASI : 2003/469-2007/393Taraflar arasında görülen dava ve birleştirilen davada;Davacılar ve birleştirilen davanın davacıları, miras bırakanları M...T..’un ölümünden 1 ay önce 1667 ve 2420 sayılı parselleri ile 78 sayılı parseldeki payını davalı oğlu C...in kayınpederi olan diğer davalı M...ya temlik ettiğini, işlemlerin mirastan mal kaçırma amacıyla muvazaalı biçimde yapıldığını ileri sürerek, payları oranında tapu iptali, tescil istemişlerdir.Davalılar, C....T...a husumet düşmediğini, M... K....da taşınmazların bedellerini ödeyerek satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, satışların muvazaalı olduğu gerekçesiyle, davalı M....hakkındaki davanın kabulüne; davalı C....’e yönelik davanın ise, husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.Karar, davalı M....tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .....raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği dava değeri yönünden reddedilip, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava ve birleştirilen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp tetkik edildikten ve HUMK'nun 376. maddesine göre son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada söz konusu yasanın 381. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK'nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren, tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HUMK'nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri göz ardı edilerek, kısa kararda tüm davacıları kapsar biçimde hüküm kurulduğu halde, gerekçeli kararda davacılardan F...T..yönünden davanın açılmamış sayılmasına hükmedilmek suretiyle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 esas, l992/4 Sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.03.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.