Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3514 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 18180 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : FETHİYE 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/03/2013NUMARASI : 2011/120-2013/123Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden; dava konusu tarla niteliğindeki 2392 parsel ile arsa vasfındaki 350 ada 1, 2, 3 ve 4 parsel sayılı taşınmazların davacı, davalı Musa ve dava dışı kişiler adına kayıtlı olduğu, davacının, taşınmazların tamamının davalılar tarafından kullanıldığı, kendisinin kullanamadığı ve kendisine payı oranında herhangi bir bedel ödenmediği iddiası ile eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, dava konu taşınmazda taraflar paydaştırlar. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil istiyebilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Davaya konu taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması halinde intifadan men koşulunun gerçekleşmiş olması aranmaz. Mahkemece, bu doğrultuda dinlenen tanık beyanları ile yapılan araştırma ve inceleme sonucunda, dava konusu taşınmazlarda bütün paydaşları kapsayan rızai taksim veya fiili kullanma biçimi bulunmadığı, doğal ürün veren- kira gibi gelir getiren taşınmazlar için intifadan men aranmayacağı, 2392 sayılı parselin 2010 yılının Haziran-Temmuz aylarında paydaşlar arasında taksim edildiği, herkesin kendisine düşen kısmın etrafını tel örgü ile çevirdiği, bu tarihe kadar taşınmazların tamamının davalılarca kullanıldığı, taksime göre çekilen tel örgülerin davalılarca sökülmesi nedeniyle taraflar arasında anlaşmazlık çıkması üzerine 2392 parsel yönünden 1.11.2010 tarihinde Kaymakamlıkça men kararı verildiği, davalı Musa'nın öncesi için fiili paylaşım yapıldığı yönündeki savunmasının kanıtlanamadığı belirlenerek bütün taşınmazlar bakımından ecrimisile hükmedilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.Ancak, davalıların ecrimisil yönünden diğer temyiz itirazlarına gelince;Bilindiği gibi, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, malikin, kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (YHGK'nun 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı kararı)Ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık olmalı ve değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere uygun şekilde HMK'nın 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir. Bu nedenle, özellikle tarım arazilerin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler getirtilmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için birim fiyatlar getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir. Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira paraları araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilerek resen emsal araştırılmalı, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.Somut olayda, hükme esas alınan emlakçı bilirkişi raporunda yukarda belirtilen ilke ve usuller dikkate alınmaksızın soyut bir takım belirlemeler ile ecrimisil hesabı yapılarak, imar parselleri bakımından yol ile arasında kot farkı bulunup bulunmadığına göre 2 ayrı rapor düzenlendiği, bu raporlarda tespit edilen miktarlar arasında büyük bir fark olduğu, mahkemece kot farkı bulunmadığı esasına dayanılarak düzenlenen rapor uyarınca sonuca gidildiği görülmektedir. Bilirkişi raporu, somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermeli ve Yargıtay denetimini sağlayacak bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Hal böyle olunca; mahkemece, yeniden konusunda uzman bilirkişi heyeti ile dava konusu imar parselleri üzerinde keşif yapılması, yukarda belirtilen ilkeler çerçevesinde somut emsaller de incelenerek taşınmazların mevcut durumları, kullanım şekilleri ve özelliklerinin değerlendirilmesi, davacının hangi tarih aralığı için ne miktarda ecrimisil istediği de açıklattırılmak suretiyle her bir parsel bakımından pay oranında belirlenecek ecrimisile hükmedilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.Kabule göre de, mahkemece hangi taşınmaz için ne miktarda ecrimisile hükmedildiği ayrı ayrı ve açıkça belirtilmeden 6100 s. HMK'nun 297/2. maddesine aykırı şekilde hüküm tesis edilmesi de doğru değildir.Davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.2.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.