Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3512 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17660 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : FİNİKE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 08/05/2013NUMARASI : 2012/46-2013/101DYanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleşen davaların, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı D.. O.. ve davalı R.. G.. vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Asıl dava, vasiyetnameye dayalı, birleşen dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne dair verilen kararın davacılar ve davalılar Lale, Hikmet ve Ruhi tarafından temyizi üzerine, Dairece; “... Asıl davada, mirasbırakan Yunus vasiyeti yaptıktan sonra tapuda taşınmazdaki paylarını satış suretiyle temlik etmekle vasiyetnameyi hükümsüz hale getirmiş olmaktadır. O halde, asıl davanın davacısı Durmuş’un temyiz itirazları yerinde değildir, reddine. Birleşen davada ise, mirasbırakanın çekişmeli taşınmazı satmasını gerektiren bir nedeninin ve paraya ihtiyacının bulunmadığı, davacının mirasbırakanın ikinci eşi olduğu, mirasbırakanın davacıya karşı boşanma davası açtıktan sonra kısa aralıklarla çekişmeli taşınmazdaki paylarını vekil aracılığı ile durumu bilen veya bilmesi gereken konumundaki davalılara sattığı, taşınmazın satış bedeli ile gerçek değer arasında aşırı fark bulunduğu, davalı Ramazan’ın muvazaa olgusunu kabul ettiği gözetildiğinde mirasbırakanın gerçek iradesinin, davacı ikinci eşten mal kaçırmak olduğu sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, vasiyetnameye dayalı asıl davanın tümden reddine, birleşen davanın, davacı Şerife tarafından davalı gösterilen davalılar yönünden miras payı oranında kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru olmadığı gibi birleşen davada davalı Lale taraf olarak gösterilmediği ve onun adına kayıtlı pay yönünden bir istek bulunmadığı halde talep dışına çıkılarak aleyhine karar verilmiş olması da yerinde değildir.” hususlarına değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak, asıl davada davalı Ramazan hakkında açılan davanın kabul nedeniyle kısmen kabulüne, diğer davalılar yönünden davanın reddine; birleşen davada, davalılar Ruhi ve Ramazan hakkında açılan davanın kabulüne, davalı Hikmet yönünden feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda işlem yapılarak ve asıl davada davalı Ramazan'ın kabul beyanı da gözetilerek yazılı şekilde karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davacı D.. O..'un temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Davalı R.. G..'in temyiz itirazlarına gelince;Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK’nin 297/2. maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” hükmüne yer verilmiştir. Mahkemece anılan hüküm gözardı edilerek, birleşen davada davalılar Ruhi ve Ramazan adına kayıtlı olan ve iptal edilen toplam 100/341 oranındaki paya göre her bir davacı adına tescili gereken pay belirtilmeksizin ve yargılama sırasında ölen davacı Şerife’ye ait veraset ilamına atıf yapılarak infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Ayrıca, asıl dava 20.000,00.-TL, birleşen dava 9.250,00.-TL değer gösterilmek suretiyle açılmış, mahkemece yapılan keşif sonucu dava konusu taşınmazın tamamının dava tarihindeki değeri 1.124.277,00.-TL olarak belirlenmiş, yargılama sırasında gerçek dava değeri üzerinden harç ikmali yapılmamıştır. Bu durumda, asıl davada, reddedilen kısım yönünden taşınmazın gerçek değeri üzerinden davalı Ruhi lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş olması doğrudur. Ancak, 492 sayılı Harçlar Kanunu, harcın alınmasını veya tamamlanmasını tarafların isteklerine bırakmayıp, anılan hususun mahkemece kendiliğinden gözetileceğini düzenlemiş olduğundan taşınmazın dava tarihindeki gerçek değeri (50/341 payın 3/4'ü: 123.637,5.-TL) üzerinden karar ve ilam harcına hükmedilmesi zorunludur. Birleşen davada da, yargılama sırasında eksik harç tamamlanmadığından dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden davacı lehine avukatlık parasına karar verilmeyerek fazla avukatlık ücreti takdir edilmesi ve taşınmazın gerçek değeri (100/341 payın 1/4'ü: 82.425,0.-TL) üzerinden karar ve ilam harcına hükmedilmemesi isabetsizdir.Davalı R.. G.. vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.2.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.