MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/05/2007NUMARASI : 2006/283-2007/174Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları dedeleri M...Ç...nin 179 ada 15 parsel sayılı taşınmazını, kız çocuklarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalı oğluna satış göstermek suretiyle tapuda temlik ettiğini ileri sürerek, miras payları oranında tapu iptali ve tescili isteğinde bulunmuşlardır.Davalı, taşınmazını beledini ödeyerek satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddini karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Öte yandan, miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını,mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı? yoksa mal kaçırma amacın mı? üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur. Somut olaya gelince; davalı cevap dilekçesinde dava konusu taşınmazla ilgili bir bedel ödenmediği, ancak başka bir taşınmazın satışı sonucu semen almadığına, murise bıraktığını, onun karşılığı olarakta bu taşınmazın verildiğini savunmuştur.Mahkemece, yapılan uygulama sonucu taşınmazın temlik tarihi itibariyle belirlenen gerçek değeri ile akitte gösterilen değer arasında aşırı fark bulunduğu, esasen taşınmazın devrinin bedelsiz olduğunun tanık beyanlarıyla anlaşıldığı, öte yandan davalının savunmasında açıkladığı hususların kanıtlanamadığı dosya kapsamı ile sabittir. Öyleyse, elde edilen bilgi ve olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın çekişme konusu taşınmazı mirasçıdan mal kaçırma amacıyla bedelsiz olarak ve muvazaalı şekilde davalıya devrettiği sonucuna ulaşılmaktadır.Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.3.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.