Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 3492 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 1811 - Esas Yıl 2007
MAHKEMESİ : ANTALYA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/10/2006NUMARASI : 2002/563-504Taraflar arasında görülen davada;Davacı, paydaşı olduğu ...parsel sayılı çaplı taşınmazda bulunan ...katlı evine davalının icra takibi başlatarak ve tahliye davası açarak sahiplenmek istediğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve evin mülkiyetinin kendisine ait olduğunun, davalının bu yerde hak ve alacağının olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Davalı, dava konusu evi satın aldığını, davacının açtığı ön alım davasının reddedildiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacı ve davalının paydaş olduğu, çekişmeli taşınmaz üzerinde bulunan binanın davacının oğlu tarafından davalıya satıldığı, sonrasında davalı ile davacının oğlu arasında kira sözleşmesi yapıldığı anlaşılmakla taşınmaz üzerindeki muhtesatın davalıya ait olduğu gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi .... raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve taşınmaz üzerindeki muhtesatın mülkiyetinin tespitine ilişkindir,Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, çekişme konusu ..parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu, davanın tarafları ile dava dışı kişilerin taşınmazda paydaş bulundukları anlaşılmaktadır.Mahkemece, taşınmaz üzerinde bulunan muhtesatın mülkiyetinin davayıca ait olduğunun tespitine ilişkin isteğin Türk Medeni Kanununun 684.maddesi uyarınca muhtesatın zeminin mülkiyetine tabi olduğu ve onun mütemmim cüzü olduğu gözetilmek suretiyle davanın reddedilmiş olması doğrudur.Bu yöne ilişkin davacının temyiz isteği yerinde değildir,reddine.Ancak, taraflar taşınmazda davalı ile paydaş olup elatmanın önlenmesi isteğinde de bulunulduğu açıktır.Öyleyse taraflar aralarındaki çekişmenin Türk Medeni Kanununun 688 ve devam eden maddelerinde öngörülen paylı mülkiyet hükümlerinin uygulanmak suretiyle çözüme kavuşturulması gerekeceği kuşkusuzdur.Bilindiği üzere;paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yukarıda değinilen ilkeleri kapsar nitelikte olduğu söylenemez.Hal böyle olunca, iddia ve savunma doğrultusuna taraf delillerin toplanması yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırmanın yapılması soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddedisi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 2.4.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.