MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/03/2007NUMARASI : 2006/125-2007/63Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalı adına kayıtlı olan 3721 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığını ileri sürüp tapu kaydının iptaline karar verilmesini istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içinde bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Karar, davacı ve davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi ....raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve sicil kaydının terkini isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamı ile, davalı adına kayıtlı olan çekişme konusu 3721 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit çalışmalarının 25.11.1967 tarihinde yapıldığı, 9 ayrı parselin tevhidi ile 3720 parselin, onunda ifrazı ile davaya konu 3721 parselin oluştuğu, tevhit ve ifrazlara konu olan anılan parselin en geç kadastro tespitinin 17.03.973 tarihinde kesinleştiği ve davanın 26.01.2006 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, 14 Mart 2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına "bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmasızın uygulanır" cümlesi ve aynı yasanın 3. maddesi ile de 3402 sayılı yasaya " bu kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü, devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki geçici 10. madde eklenmiştir. Öte yandan, 3402 sayılı yasanın 12/3. maddesinde öngörülen süre hak düşürücü süre olup, kamu düzeni ile ilgilidir ve mahkemece davanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekli olumsuz dava şartlarındandır.Somut olayda, kadastro tespitinin kesinleştiği 17.03.1973 tarihinden itibaren dava tarihine kadar 10 yıllık sürenin geçtiği açıktır.Diğer taraftan; hemen belirtilmelidir ki, her dava açıldığı tarihteki koşullara bağlıdır. Bir taraf dava açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre davasında haklı olduğu halde dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir yasa hükmü ya da İnançları Birleştirme Kararı gereğince davayı kaybederse yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz. Anılan bu kural yargısal uygulamada kararlılık kazanmıştır. (Baki Kuru, Hukuk Usulü Muhakemeleri 5. cilt, sayfa 5338, dipnot 159; 10. H.D. 21/12/1976, 8770/8739 ve dipnot 160: 5. HD 12/09/1977, 5445/5655 dipnot 161: 10.HD 24/02/1976, 6296/1297) Bunun yanında, avukatlık ücreti de yargılama giderlerinden sayılır. (04.09.1957 tarih ve 4/16 sayılı İnançları Birleştirme Kararı). Hal böyle olunca; yukarıda değinilen yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilmek suretiyle gerek işin esası gerekse yargılama masrafları ve harç yönünden bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre karar verilebilmesi için hüküm bozulmalıdır.Tarafların temyiz itirazları yerindir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden davalıya geri verilmesine, 25.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.