Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3467 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 2275 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : ÇARŞAMBA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 23/07/2008NUMARASI : 2006/248-2008/304Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalılar miras bırakanı adına kayıtlı olan ...parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığını ileri sürüp, tapu kaydının iptali ile kamuya terkinine karar verilmesini istemiştir.Davalılar, yargılamaya katılmadıkları gibi davaya cevap da vermemişlerdir. Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı F. E. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi ....’ın raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve sicil kaydının terkini isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamından, davalılar miras bırakanı Baniye’ye ait çekişme konusu 327 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 15.08.1967 tarihinde kesinleştiği ve davanın 29.05.2006 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, 14 Mart 2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına "bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmasızın uygulanır" cümlesi ve aynı yasanın 3. maddesi ile de 3402 sayılı yasaya " bu kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü, devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki geçici 10. madde eklenmiştir. Öte yandan, 3402 sayılı yasanın 12/3. maddesinde öngörülen süre hak düşürücü süre olup, kamu düzeni ile ilgilidir ve mahkemece davanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekli olumsuz dava şartlarındandır.Somut olayda, kadastro tespitinin kesinleştiği 15.08.1967 tarihinden itibaren dava tarihine kadar 10 yıllık sürenin geçtiği açıktır.Ayrıca; davalı F.temyizinde kayıt maliki mirasçılarından M.A. S.ın ölmüş olduğunu bildirmiş olup, anılan mirasçının verasete esas nüfus aile tablosu getirilerek mirasçılarının davaya dahili gerekeceği de kuşkusuzdur.Diğer taraftan; hemen belirtilmelidir ki, her dava açıldığı tarihteki koşullara bağlıdır. Bir taraf dava açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre davasında haklı olduğu halde dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir yasa hükmü ya da İnançları Birleştirme Kararı gereğince davayı kaybederse yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz. Anılan bu kural yargısal uygulamada kararlılık kazanmıştır. (Baki Kuru, Hukuk Usulü Muhakemeleri 5. cilt, sayfa 5338, dipnot 159; 10. H.D. 21/12/1976, 8770/8739 ve dipnot 160: 5. HD 12/09/1977, 5445/5655 dipnot 161: 10.HD 24/02/1976, 6296/1297) Bunun yanında, avukatlık ücreti de yargılama giderlerinden sayılır. (04.09.1957 tarih ve 4/16 sayılı İnançları Birleştirme Kararı). Hal böyle olunca; yukarıda değinilen yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilmek suretiyle gerek taraf teşkili, gerekse işin esası ve yargılama masrafları ile harç yönünden bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre karar verilebilmesi için hüküm bozulmalıdır.Davalının temyiz itirazları yerindir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.