Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3465 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 1891 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : SİNCAN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/10/2009NUMARASI : 2007/230-2009/457Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada; Davacılar, miras bırakanın mal kaçırmak amacıyla 3 parça taşınmazı davalılara satış yoluyla temliki ettiğini, satışların gerçek olmadığını ileri sürüp muvazaa nedeniyle tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında mirasçılar adına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.Davalılar, dava konusu taşınmazları bedelini ödeyerek satın aldıklarını, iddiaların doğru olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların davalı V.’e temlikinin muvazaalı olduğu, ancak yerleri ondan devralan kayıt maliki diğer davalıların muvazaalı işlemden haberi olmayan iyi niyetli kişiler bulundukları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar ve davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava ve birleşen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğine, toplanan delillere göre; miras bırakanın çekişme konusu 674, 562 ve 189 parsel sayılı taşınmazları vekili M.aracılığıyla 02.09.2002 tarihli akitle oğlu davalı V.’e, onun da 674 parseli 07.08.2006 tarihli akitle davalı A.’e, 562 ve 189 parselleri ise 15.06.2007 tarihli akitle davalı E.’a satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır. Davacılar, anılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmışlar ve mirasçılar adına tescil isteğinde bulunmuşlardır. İddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimine göre tereke elbirliği mülkiyetine tabi olup, dava dışı mirasçılar olduğu gözetildiğinde davanın görülebilirlik koşulunun göz ardı edildiği görülmektedir. Bilindiği üzere; elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur. M.K.nun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, M.K.nun 701 maddesinde (...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. M.K.nun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, nevarki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (ll.l0.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir. Somut olayda, elbirliği ( iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, dava dışı ortaklar bulunmaktadır. Hal böyle olunca, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine M.K.nun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir. Davalının, temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.