Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3459 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17753 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 18. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/02/2013NUMARASI : 2012/161-2013/44Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve eski hale getirme davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Davacı, 08.05.2012 tarihli dilekçesiyle, kayden maliki olduğu 747 ada 52 parsel sayılı taşınmaza, komşu parsel maliki davalıya ait binanın restrasyonu sırasında “ her iki taşınmazın sınırında aynı nitelikteki binanın tuğla örülü, yüzeyi sıvalı duvarının oyularak ahşap kolonlar ve enerji panosu yerleştirildiği, yapılan uygulama ile binasının duvarının işlevsiz hale geldiği, çatlaklar oluştuğu, ağırlık taşıma gücünün zayıfladığı, ayrıca binanın çatısının saçakları kaldırıldığından yağmur sularının binanın içine aktığı” iddiası ile eldeki davayı açmış, mahkemece taşkınlık ve fiili elatma olgusu bulunmadığı saptaması yapılarak davanın reddine karar verilmiştir.Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet, geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı Kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini göz önünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. Somut olaya gelince; İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı Koruma ve Uygulama ve Denetim Müdürlüğü'nün 3.4.2012 tarihli yazısında “yapılan incelemede 747 ada 51 parselde restorasyon projesi kapsamında inşai faaliyetin devam ettiği ve söz konusu yapının ahşap kirişlerinin komşu 52 parsel parselin kargir duvarına bastığının görüldüğü” belirtilmiş, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise davacının iddialarını karşılar şekilde bir inceleme ve araştırma yapılmaksızın, restarasyonun projeye uygun yapıldığı belirtilip taşkınlık olmadığı saptaması ile sonuca gidildiği görülmüştür. Hal böyle olunca; mahkemece, konusunda uzman 3 kişilik bilirkişi heyeti oluşturmak suretiyle yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak, davalı tarafından yapılan restarasyon çalışması sırasında, zarar veya tehlike oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise zararın ne şekilde giderileceği hususunda rapor alınması sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı nitelendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Davacı vekilinin, bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan nedenle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.