Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3439 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 1966 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ : KADIKÖY 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/12/2008NUMARASI : 2007/60-2008/410Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki bulunduğu 5 nolu bağımsız bölümdeki ½ payının davalı M. K. tarafından vekalet görevi kötüye kullanılarak diğer davalıya satış yoluyla temlik edildiğini, karı koca olan davalıların el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini, vekilin taşınmazı düşük bedelle devrederek özen borcunu yerine getirmediğini, satış bedelinin bir kısmının kendisine ödenmediğini ileri sürüp, vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu kaydının iptali ile adına tesciline,olmadığı taktirde gerçek değerinin tahsiline,bu da olmadığı taktirde ödenmeyen satış bedelinin tasniline karar verilmesini istemiştir.Davalılar, dava konusu taşınmazın davacının talimatı doğrultusunda satışa konu edildiğini, vekilin satış bedelini kendi alacağını mahsup ederek davacıya ödediğini, iddiaların doğru olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, vekalet yoluyla yapılan satışlarda gabin iddiasının dinlenemeyeceği, tapu iptali ve tescil isteğinin yerinde olmadığı, vekilin satış bedelini alacağını mahsup ettikten sonra davacıya ödediği,davacının itiraz etmeden gönderilen parayı kabul ettiği,vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi .... raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tazminat isteğine ilişkindir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının 18.04.2005 tarihli vekaletname ile 315 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki hisselerinin satış yetkisini davalı M.K...’e verdiği, anılan vekaletname kullanılarak vekil M.K.’in çekişme konusu 315 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki 5 nolu meskenin ½ payını eşi davalı Z.S. E.’e satış yoluyla temlik ettiği anlaşılmaktadır.Mahkemece, tapu iptali ve tescil veya tazminat isteğinin gabin ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olduğu kabul edilerek toplanan delillere göre taşınmazın düşük bedelle temlikinin davanın kabulü için yeterli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Davacı, vekilin vekalet görevini kötüye kullanmak suretiyle kendisini zararlandırma kasdıyla hareket ederek temliki gerçekleştirdiğini ileri sürerek, eldeki davayı açmış ve fakat gabin hukuksal nedenine dayalı olarak bir talepte bulunmamıştır.Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Yukarıda açıklanan ilkeler ile belirlenen olgular birlikte değerlendirilerek somut olay incelendiğinde, davacının eniştesi olan vekil M. K.'in vekalet görevini kötüye kullanarak davacıya ait çekişmeli taşınmaz payını düşük bedelle davalı eşi Z.S..'ya satış yoluyla intakil ettirdiği sonucuna varılmaktadır. Esasen, bu olgu mahkemenin de kabulündedir. Ayrıca vekil satış bedelinin tamamını davacıya ödediğini de ispat edemediği gibi, davacı tarafından davalı M.K..'e verilen 18.4.2005 tarihli vekaletnamede 315 ada 3 parselin satışı için vekalet verildiği halde adı geçen davalı vekili tarafından 315 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki 5 nolu bağımsız bölümün satış yoluyla temliki yapılmış olduğuna göre, bu durumda ortada geçerli bir satışın varlığından da söz edilemez. Öyleyse, çekişmeli taşınmazın temliki sonucu oluşan sicil kaydının geçerli bir hukuki sebebinin bulunduğu söylenemez. Başka bir ifadeyle, sicil Türk Medeni Kanununun 1025.maddesinde belirtilen yolsuz tescil durumundadır. Hemen belirtilmelidir ki, olayları bildirmek yanlara, nitelemesini yaparak uygulanacak kanun hükmünü tayin ve tespit ederek tatbik etmek hakimin görevindedir.Hal böyle olunca; davanın tapu iptali ve tescil isteği yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.3.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.