Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 3423 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 1913 - Esas Yıl 2009
MAHKEMESİ : ANTALYA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/07/2008NUMARASI : 2006/551-2008/287Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalı adına kayıtlı olan 874 ada 93 parsel sayılı taşınmazın 5.katının tamamının 1997 yılından beri kuruluşlarına kanunda devredilen "Telsiz İşletmeleri Kontrol ve Kumanda Merkezince" kullanıldığını ve 5189 Sayılı Yasayla 2813 Sayılı Telsiz Kanununa ilave edilen Ek.2.madde hükmü gereğince 5.katın mülkiyetinin devrini davalıdan talep ettiklerini, ancak davalının bu istemin uygun görülmedeğini bildirdiğini, taşınmazda müşterek ve mülkiyet hükümlerinin uygulanması gerektiğini ve her paydaşın kullanımına terk edilen bölümler hakkında elatmanın önlenmesi isteyebileceğini, ayrıca 4046 Sayılı Yasanın ek 3.maddesi hükmü uyarınca da kuruluşlar adına tescilin zorunlu olduğunu ileri sürüp, 5.katın kuruluşları adına tespiti, tapu iptali ve tescili ile elatmanın önlenmesi isteklerinde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, dava konusu taşınmazda davacının hizmet gördüğü 5.kattaki bölümün arsa payının 75/1600 olduğu, yasa ve protokol hükümleri gereğince davalı idarenin devretmesi gereken taşınmazı davacıya devretmediği, taşınmaz üzerinde kat mülkiyetinin yada kat irtifakının kurulmadığı, bu nedenle taşınmazın tapu kaydının arsa payı oranında iptali gerektiği,tescil tarihinden önce davacı idarenin mülkiyet hakkı kazanmadığından meni müdahale talebinin reddine karar verildiği gerekçesiyle kısa kararda davanın kabulüne gerekçeli kararda ise kısmen kabule dair hüküm kurulmuştur.Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. KARAR-Dava, tapu iptali , tescil ve elatmanın önlenmesi isteklerine ilişkindir.Mahkemece, kısa kararda davanın kabulü ile tapu iptal ve tescile; gerekçeli kararda aynı şekilde tapu iptal ve tescil davasının kabulü yanında elatmanın önlenmesi isteminin reddine karar verilmiştir. Bilindiği üzere, tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Nevarki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda elatmanın önlenmesi isteği yönünden hüküm kurulmayıp, gerekrçeli kararda anılan istem bakımından davanın reddine karar verilmesi suretiyle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.3.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.