Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 341 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 11876 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ: KÜÇÜKÇEKMECE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 27/12/2005NUMARASI: 2003/1170-2005/956Taraflar arasında görülen davada;Davacı, 628 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitine esas eski tapu kaydının doğu sınırının hali arazi olduğunu, çekişmeli yerin evveliyatının Rumlardan kaldığını ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlenden olup, zilyetlikle kazanılamayacağını ileri sürerek, 3724 m2 miktar fazlalılığının iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir.Davalılar, davaya yanıt vermemişlerdir.Mahkemece, dava konusu taşınmazın eski tapu kaydının 3676 m2 alanlı arazi parası için düzenlenmiş olduğu, 3724 m2 alanlı miktar fazlası hali arazi niteliğindeki taşınmaz kısmının, kanunlar uyarınca devlete kalan taşınmaz mal niteliğinde olup, zamanaşımı yoluyla kazanılmasının mümkün bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 628 parsel sayılı taşınmazın kadastro sırasında 26.12.1934 tarih ve 384 sıra nolu tapu kaydına dayalı olarak davalıların miras bırakanları adına tespit edildiği ve kesinleşerek çap kaydının oluştuğu anlaşılmaktadır.Davacı Hazine, dava konusu 628 sayılı parselin tespitine esas alınan tapu kaydının doğu sınırının hali arazi olup, 3724 m2 tapu miktar fazlası bulunduğu, ayrıca taşınmazın evveliyatının Rumlardan kaldığını ve devletin hüküm ve tasarrufu altandaki yerlerden olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.Kadastro tespitine esas alınan tapu kaydının doğu sınırında "hali" göstermektedir. Açıklanan niteliği itibariyle bu sınır genişletilmeye elverişli sınırlardandır. Özellikle, mahkemece yapılan tapu kaydının uygulaması yetersizdir.O halde, mahkemece yapılan araştırma, inceleme, özellikle uygulamanın hüküm vermeye yeterli olduğu söylenemez.Bilindiği üzere; harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur.Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi,gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip,doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması,doğru esasa dayanmıyorsa,ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi,ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi,böylece yanların dayandığı,usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan,dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi;gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması,komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir.Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur. Somut olaya gelince; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde bir araştırma ve uygulama yapılmadığı, özellikle tapu kaydında belirtilen "hali" sınırına ilişkin komşu parsellere ait tapu kayıtları getirtilerek çekişmeli taşınmazı hangi yönde ve nitelikte sınır gösterdiğinin saptanmadığı ve bu taşınmazların dağıtıma tabi tutulup tutulmadığı, dağıtılmış ise gayri sabit sınır yönü itibariyle sabit sınır haline gelip gelmediği üzerinde durulmadığı gibi davacı Hazinenin aynı zamanda dava konusu taşınmazın kaçak ve yitik kişilerden kaldığı iddiası yönünden de yeterli incelemenin yapılmadığı dosya kapsamı ile sabittir.Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler gözetilmek suretiyle uygulama yapılarak çekişme konusu taşınmazın tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığının saptanması, kapsam dışında kaldığının belirlenmesi halinde özel mülkiyete konu olabilecek ve zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olup olmadığının tereddüde yer bırakmayacak şekilde ortaya çırakılması, bu açıdan 3402 Sayılı Yasanın 14. ve 17. maddelerinin de gözetilmesi, toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davalıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.1.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.