MAHKEMESİ : YATAĞAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/03/2007NUMARASI : 2006/175-2007/74Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki bulunduğu 48 parsel sayılı taşınmaza davalının taşkın yapılaşmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürüp elatmanın önlenmesine ve yapının yıkımına karar verilmesini istemiştir.Davalı, kendi taşınmazındaki yapının bir bölümünün dava konusu taşınmazın içinde kaldığını savunmuştur.Mahkemece, çekişme konusu taşınmaza davalının yapılaşmak suretiyle müdahale ettiği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 48 parselin öncesi 63 ada 15 parsel iken 2000 yılında yapılan imar uygulaması ile dava konusu 48 parsel ile davalıya ait 47 ve 68 parselin oluştuğu anlaşılmaktadır.Davacı taşınmazına, davalıya ait binanın taşkın olduğu mahkemece yapılan uygulama ile belirlenmiş olmakla beraber bu tecavüzün imarla oluşup oluşmadığı yönünde bir araştırma yapılmış değildir.Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus Medeni Kanunun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Nevarki, yürürlükten kalkmış olan 6785 Sayılı Yasanın l605 Sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 Sayılı İmar Yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 2981 Sayılı Yasanın 3290 Sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Hal böyle olunca; yukarıdaki ilke ve olguları kapsar şekilde bir araştırma ve uygulamanın yapılması, özellikle tecavüzlü durumun imarla oluşup oluşmadığının açıklığa kavuşturulması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.03.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.