Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 337 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 14640 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ: SAKARYA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 28/07/2010NUMARASI: 2010/231-2010/328Taraflar arasında görülen davada;Davacı, maliki olduğu ..parsel sayılı taşınmazdaki ½ payını, ikinci eşinin kızı olan davalıya ölünceye kadar bakım akti ile temlik ettiğini, ancak davalının bakım görevini yerine getirmediğini, kendisine tutarsız ve saygısız davranışlar sergilediğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.Davalı, iddiaların doğru olmadığını, bakım görevini yerine getirdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Kesin hüküm nedeniyle davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece; “davacı, işbu davasında birinci davanın reddinden sonraki dönemde çıkan akte aykırılık sebeplerine (vakıalarına) dayanmıştır. Gerçekten de, ölünceye kadar bakım akitlerinde akte aykırılık nedeniyle mahkemece verilen kararlar, ilişkin bulunduğu davanın dayandığı vakıalar ve ait olduğu dönem için kesin hüküm oluştururlar ve bu tür davadan sonra ortaya çıkan yeni neden ve olaylar için yeniden dava açılmasına mani bir neden bulunmamaktadır. Öyle ise, davada kesin hükümden söz edilemez. Hal böyle olunca, işin esasına girilmesi, taraf delillerinin toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kesin hükümden söz edilerek davanın reddedilmesi doğru değildir” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesine aykırılık hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Davanın kesin hüküm nedeniyle reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece; davacının daha önce açmış olduğu davadan feragat etmesi nedeniyle reddine karar verildiği, anılan davadan sonra edimini yerine getirmemeye devam ettiğini ileri sürerek birinci davanın reddinden sonraki dönemdeki akde aykırılık sebeplerine dayandığı, öyleyse kesin hükümden söz edilemeyeceği, tarafların delilleri toplanarak işin esasının incelenmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bilindiği üzere, ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi basitçe taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme B.K.'nun 511. maddesinde, “kaydı hayat ile bakma mukavelesi, akitlerden birinin diğerine ölünceye kadar bakmak ve onu görüp gözetmek şartıyla bir mamelek yahut bazı malların temlikini iltizam etmesinden ibaret olan bir akit” olarak tarif edilmiştir.Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerin de belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekirki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları BK.nun 5l7. maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan herbirinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.Somut olaya gelince, davacının 12 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payını önceden, eşi ve davalının annesi olan dava dışı M..’ya bağışladığı, kalan ½ payını da 11.04.2002 tarihinde ölünceye kadar bakım koşulu ile evlatlığı olan davalıya temlik ettiği, davada davacı henüz bakıma muhtaç olmadığını, ancak davalının özür dilemesi nedeniyle feragat ettiği davadan sonra davalının tutarsız ve saygısız davranışlarının artarak devam ettiğini, davalının bu tutum ve davranışları nedeniyle bakım sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmeyeceğini belirterek eldeki davayı açtığı, davacının M.. aleyhine açtığı boşanma davasında ve bu davada dinlenen bir kısım tanıkların davacının bakılmadığını ifade ettiği anlaşılmaktadır. Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri ivazlı ve karşılıklı hak bahşeden ve borç yükleyen sözleşmelerdendir. Bu sözleşmelerin özelliği gereği bakım borçlusunun, bakım alacaklısına karşı olan yükümlülüklerinin iki yönü bulunmaktadır. Buna göre maddi yönden bakım alacaklısının ikametinin temini, beslemesi, giydirilmesi gibi maddi borçları yanında, manevi olarak da bakım alacaklısının kendisini güvende hissetmesini sağlama, hayatının geri kalanında ihtiyaçlarının karşılanacağı konusunda güven verme, gerekli saygı ve şefkati gösterme, diğer bir ifade ile bakım alacaklısının güven duygusunu zedeleyecek tutum ve davaranışlardan kaçınma gibi manevi yükümlülükleri vardır. Nitekim, bakım alacaklısını bu tür bir sözleşme yapmaya sevkeden esas düşüncede geleceğe ilişkin bu yöndeki kaygılarıdır. Bu kapsamda bakım borçlusunun bakım alacaklısına karşı olan tüm yükümlülüklerinin tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilerek hakkaniyete uygun olarak ve süreklilik arzedecek şekilde yerine getirilmesi gerektiği kabul edilmelidir.Belirtilen somut olgular, anılan ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde, davalının ölünceye kadar bakım aktinden doğan yükümlülüklerini, başka bir ifadeyle sözleşmeden doğan edimini yukarıda belirtilen ölçütlere göre yerine getirmediği ve taraflar arasında güvene dayanan bir ilişki kalmadığı ve bu haliyle davacı ile davalı arasındaki ilişkinin sürdürülmesinin olanaksız hale geldiği açıktır. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Davacının, temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.