Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3328 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 12736 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 13. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 03/10/2007NUMARASI : 2007/31-2007/50Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada; Davacılar, miras bırakanları R. K.'ün mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla 15 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu dairesini yeğeni olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve mirasçılar adına tescil isteğinde bulunmuşlardır. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 17.3.2009 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat S.Ö. A. geldi davetiye tebliğe rağmen temyiz edilen vs.vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ...tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Hemen belirtilmelidir ki, tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Nevarki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmazDeğinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilere kısa kararda davanın kabulüne ve tüm mirasçılar adına tapunun iptali ile tesciline dair karar verilmiş ise de, gerekçeli kararda sadece davacıların payı oranında hüküm kurmakla kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Öte yandan kabul tarzı itibarı ile dava dava terekeye döndürme biçiminde açılmasına karşın dava dışı Ş..adındaki mirasçıya davada yer verilmesinin, başka bir ifadeyle davada görülebilirlik koşulunun (Türk Medeni Kanununun 640.maddesi) yerine getirilmeksizin hüküm kurulmuş olması da doğru değildir.Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 19.12.2008 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 625.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.3.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.