Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 3327 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 3552 - Esas Yıl 2016
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ, ECRİMİSİL VE TAHLİYETaraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece görevsizlik nedeniyle reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, mülkiyet hakkına dayalı elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Davacı, dava konusu 3662 ada 7 parselde bulunan 15 nolu bağımsız bölümdeki dükkânı 21.12.2012 tarihinde davalıdan satın aldığını, davalının taşınmazı teslim etmemesi üzerine 05.02.2013 tarihli ihtarname keşide ettiğini fakat bir sonuç alınamadığını, davalının kira bedeli adı altında bir miktar para gönderdiğini fakat bunun kabul edilmediğini, davalı ile aralarında kira ilişkisinin bulunmadığını, haklı ve geçerli bir neden olmaksızın davalının taşınmazı işgal ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesine, taşınmazdan tahliyesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla aylık 1.600,00 TL haksız işgal tazminatının temerrüt tarihi itibariyle işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, taraflar arasında kira ilişkisi kurulduğu, davanın sulh hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın davalı adına kayıtlı iken 21.12.2012 tarihinde satış suretiyle davacıya devredildiği, davalının mülkiyetten kaynaklanan hakkının olmadığı anlaşılmaktadır.Bilindiği gibi, Türk Medeni Kanununun 683.maddesi uyarınca birşeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir.Hemen belirtilmelidir ki; özel yasa hükümleri saklı kalmak koşuluyla, gerek taşınır gerekse taşınmaz mallara ilişkin kira sözleşmelerinin geçerli olması hiçbir biçim koşuluna bağlı değildir. Kira sözleşmeleri yazılı veya sözlü yapılabileceği gibi zımni (üstü kapalı) olarak da vücuda getirilebilir. Yeter ki taraflar kira sözleşmesinin esas unsurlarında anlaşmış olsunlar. Nitekim bu kural 18.3.1942 tarih 37/6 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Somut olayda, mülkiyeti davacıya ait taşınmaz davalı tarafından kullanılmakta iken 05.02.2013 günlü ihtarname ile taşınmazın boş olarak teslim edilmesi, aksi takdirde işgalci konumuna düşüleceği davalıya ihtar edilmiş olup, her ne kadar davalı tarafından bir miktar para kira bedeli adı altında davalının adresine PTT vasıtasıyla gönderilmiş ve davacı tarafından kabul edilmemesi üzerine ihtarnamede belirtilen hesap numarasına kira bedeli adı altında yatırılmış ise de, tarafların kira sözleşmesinin esaslı unsurları hususunda anlaştıklarını söyleyebilme olanağı yoktur. İhtarnamenin davalıya tebliği tarihinden itibaren davalı haksız işgalci konumuna düşmüş olup, artık davalının iyiniyetli olduğundan söz edilemez. Bu durumda davalının akdi ilişkiden kaynaklı hukuken korunmaya değer bir üstün hakkı olmadığı, başka bir deyişle davacı ile davalı arasında kira ilişkisi bulunmadığından davalının taşınmazda haksız işgalci (fuzuli şagil) olduğu açıktır.Hâl böyle olunca, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan ve toplanacak olan deliller değerlendirilmek suretiyle işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile karar verilmiş olması isabetsizdir.Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.