MAHKEMESİ : MİLAS 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/03/2013NUMARASI : 2004/20-2013/331Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Duruşma isteğinin değerden reddiyle gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece, temliki işlemde muvazaa olgusunun gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 1086 sayılı HUMK'nın 389., yine 6100 sayılı HMK.'nın 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne var ki, uygulamada 1086 sayılı HUMK'nın 381.maddesinin son fıkrasının 6100 sayılı HMK.'nın 294. Maddesinin getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 14l. maddesi ile HUMK'.nIn yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.Somut olayda, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda "Davanın KABULÜ ile dava konusu olan M.. ilçesi B..mah. 763 ada 2,3,4,5 ve 9 nolu parsellerde davalı adına olan 1/3 payın tapusunun iptali ile iptal edilen bu payın 2/8'inin davacı N.. K.. adına, 3/8'er payının ise davacılar A.. K.. ve Z.. K.. (K.. ) adına tapuya tesciline, Taşınmazların kalan 2/3'er payının davalı üzerinde bırakılmasına, " karar verildiği halde gerekçeli kararda "Davanın KABULÜ ile dava konusu olan M.. ilçesi B.. mah. 763 ada 2,3,4,5 ve 9 nolu parsellerin davalı adına olan 1/4 payın tapusunun iptali ile iptal edilen bu payın 2/8'inin davacı N.. K.. adına, 3/8'er payının ise davacılar A.. K.. ve Z.. K.. (K..) adına tapuya tesciline, Taşınmazların kalan 3/4'er payının davalı üzerinde bırakılmasına" hükmedilmesi suretiyle kısa karara çelişkili biçimde gerekçeli karar yazılması doğru değildir.Hal böyle olunca, 10/04/1992 gün,1992/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır. Davalı vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.