Yanlar arasında görülen alacak davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 05.3.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat A. T. ile temyiz edilenler vekili Avukat H. A. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tazminat isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; tarafların kök murisi S..’nin 13.04.2011 tarihinde davalılardan kızı S..’i vekil tayin ettiği, vekil S..’in miras bırakan adına kayıtlı olan 583 parsel sayılı taşınmazı 15.04.2011 tarihli akitle dava dışı A. E..’e satış suretiyle temlik ettiği, resmi senette satış bedeli olarak gösterilen 15.000,00 TL’nin yarı yarıya vekil S..ile mirasçı davalı S..’nin banka hesabına alıcı tarafından yatırıldığı, ayrıca aynı gün davalıların bankadaki mevduat hesaplarına ayrı ayrı 90.000,00‘er TL para yatırdıkları anlaşılmaktadır.Davacılar, miras bırakanın taşınmazın satışından elde edilen paranın kendilerinden kaçırmak amacıyla muris tarafından davalılara devredildiğini iddia etmişlerdir.İddianın ileri sürülüş biçimi ve dava dilekçesi içeriğine göre, davada dayanılan hukuki sebebin muris muvazaası iddiası olduğu açıktır.Hemen belirtilmelidir ki, kaynağını Borçlar Yasasının 18. maddesinden (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 19.maddesi) alan 01.04.1974 tarih, ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, muris muvazaası aynen ” bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacı ile gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların görünürdeki satış sözleşmesinin B.K.'nun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinde şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilmelerine olanak veren hukuki bir olgu olarak tanımlanmaktadır."Buna göre, miras bırakanın mirasçıdan mal kaçırma amaçlı temlik yaptığının kabul edilebilmesi için tapuda kayıtlı olan taşınmazını bağışlamak istediği halde satış veya ölünceye kadar bakma akdi ile sicil kaydını mal kaçırmak istediği kişi üzerine aktarması (devretmesi) iktiza eder. Oysa somut olayda, miras bırakana ait taşınmazın satış bedelinin davalılara ödendiği görülmektedir. Öyle ise, muris tarafından yapılan işlem, elden bağış (gizli bağış) niteliğini taşır. Böylesi bir olguda ise, 01.04.1974 tarih, ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunduğu söylenemez. Ancak, koşullarının varlığı halinde Türk Medeni Kanununun 560. ila 571. maddeleri arasında öngörülen tenkis davasına konu olabilecektir. Eldeki davada, tenkis isteği ise bulunmamaktadır.Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davalıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 05.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.