MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ECRİMİSİL,MÜDAHALENİN MEN'İ, YIKIMTaraflar arasında görülen ecrimisil, müdahalenin men'i, yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar bir kısım davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Davacılar, paydaşı oldukları 6, 7 ve 8 parsel sayılı taşınmazlara davalı ... adına kayıtlı 4, 5, 9, 10,11 ve 12 parsellerdeki yapıların taşkın olduğunu, davalıya ihtarname keşide ettikleri halde sonuç alamadıklarını, davalının maliki olduğu taşınmazları diğer davalılarına kiraya vermek suretiyle gelir elde ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi yıkım ve ecrimisile karar verilmesini istemişlerdir. Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalı ...yönünden davanın HMK 150. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, Davalı ... yönünden ise dava tarihi itibariyle kullanımlarını sonlandırdıkları gerekçesiyle elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin reddine, ecrimisil isteğinin ise kabulüne, davalı ... ile davalı ... yönünden elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerinin kabulüne karar verilmiş, hüküm bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Çekişme konusu 21964 ada 6, 7, ve 8 parsel sayılı taşınmazların davacılar adına paylı mülkiyet üzere, davaya konu 21964 ada 4, 5, 9, 10, 11 ve 12 parsel sayılı taşınmazların ise davalı ... adına kayıtlı olduğu, anılan taşınmazların 28.07.2003 tarihinde yapılan imar uygulması ile oluştuğu kayden sabittir.Bilindiği üzere, yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı, üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Ancak, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Kanunun 1605 sayılı Kanun ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece, yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel kanun ile kısıtlanmıştır. 2981 sayılı Kanunun 3290 sayılı Kanun ile değişik 10/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Somut olayda, mahkemece yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde inceleme ve araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Şöyle ki; kayıt maliki davalı ...'nin imar öncesinde hukuken korunmaya değer bir hakkının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmadığı gibi yapılan uygulama sonucu elde edilen bilirkişi raporu ile bina taşkınlığının imar uygulaması sonucu meydana gelip gelmediği de saptanmamıştır.O halde, öncelikle mahallinde yeniden uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılarak davalının çekişme konusu taşınmazlara müdahalesinin imar uygulaması sonucu meydana gelip gelmediğinin tespit edilmesi, bilirkişilerden uygulamayı gösterir ve denetime elverişli rapor alınması, yukarıdaki ilkeler gözetilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davalıların temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.