Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3200 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 2006 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : YEŞİLOVA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 11/05/2009NUMARASI : 2008/161-2009/65Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, ortak miras bırakanın 10491 parsel sayılı taşınmazını davalı kızı M. 10.4.1992 tarihinde "satış" şeklinde temlik ettiğini, davalı M. de tevhit ve ifraz işlemleri yaparak oluşan parsellerden 10969, 10972 ve 10973 sayılı parselleri davalı kardeşi P.ye, 10974 sayılı parseli ise kardeşi olan diğer davalılardan Sultan'a devrettiğini, ancak yapılan işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, satış işlemlerinin iptali ile mirasçılar adına tescil isteğinde bulunmuşlardır.Davalılar M., S.ve Ş., davayı kabul ettiklerini beyan etmişler; diğer davalı P. ise, gerek miras bırakanın gerekse kendisine yapılan temliklerin gerçek satış akdine dayalı olduklarını belirterek, davanın reddini savunmuştur.Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen kararın, Dairece; “…miras bırakanın yapmış olduğu temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, davalı M.ten devralan davalıların da, bunu bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda bulundukları; ayrıca davalı P. dışındaki davalıların da davayı kabul ettikleri gözetilmek suretiyle, davanın kabulüne karar verilmiş olması kural olarak doğrudur. Bu yöne değinen davalı P.'nin temyiz itirazları yerinde değildir, reddine. Ancak, miras bırakanın temlik ettiği .parsel sayılı taşınmazın sonradan tevhit ve ifraz edildiği, ifrazdan sonra oluşan parsellerdeki miktara göre oranlama yapılmak suretiyle davacıların payına tekabül eden miktar tespit edilerek bu pay üzerinden davanın kabul edilmesi gerektiği gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere infazı mümkün olmayacak şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir..” gerekçesiyle bozulması üzerine, bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davacılar ve davalı P. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..... raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tecsil isteğine ilişkin olup, hükmüne uyulan bozma kararında özetle " miras bırakının temlik ettiği 10491 parsel sayılı taşınmazın sonradan tevhit ve ifraz edildiği, ifrazdan sonra oluşan parsellerdeki miktara göre oranlama yapılmak suretiyle davacıların payına tekabül eden miktar tespit edilerek bu pay üzerinden davanın kabul edilmesi gereğine" değinilmiştir. Ancak, değinilen bozma kararına mahkemece uyulduğu halde 10491 parsel sayılı taşınmaz ile tevhit edilen davalı M. ait 10437 parsel sayılı taşınmazdan gelen paylar gözetilmeksizin dava konusu taşınmazlar yönünden davacıların miras payı oranında iptal ve tescile karar verilmiştir.Bilindiği üzere, bozma kararına uyulmuş olmakla tarafları yönünden kazanılmış hak doğar ve bu kural kamu düzeni ile ilgili olup, mahkemece re'sen gözetilmesi gerekeceğinde kuşku yoktur.Oysa, mahkemece bozmadan sonra kurulan kararda, kazanılmış hak olgusu gözardı edilerek, davalı M. ait . parsel sayılı taşınmazdan gelen oran dahilindeki paylar yönünden de iptal ve tescile karar verilmiş olması doğru değildir.Bu durumda yerinde bulunmayan davacıların tüm temyiz itirazlarının reddine, davalı P. ise değinilen kapsamdaki temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.