Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3191 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 2167 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : KARŞIYAKA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 01/12/2006NUMARASI : 2006/49-354Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, ortak miras bırakanları A... K...’ın .parsel sayılı taşınmazını mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalı oğlu E...’e temlik ettiğini, murisin sağlığında davacılar E..H...ve F..’in babaları olan Ş.’in taşınmaza ev inşa ettiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptaliyle payları oranında adlarına tesciline ve taşınmazda bulunan binanın Ş..K..’a ait olduğunun tespiti ile tapunun beyanlar hanesine işlenmesi isteminde bulunmuşlardır.Davalı, çekişme konusu taşınmazı üzerindeki binalarla birlikte bedelini ödeyerek satın aldığını, murisin ölümünden 19 yıl sonra açılan davanın iyi niyetli olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, muvazaa olgusunun ispatlanamadığı gerekçesiyle tapu iptal ve tescil davasının reddine; tespit isteminin kabulüne karar verilmiştir. Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ile muhtesatın aidiyetinin tespiti ve tapuya şerh düşülmesi isteklerine ilişkindir.Mahkemece,davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden,toplanan delillerden;çekişme konusu ..parsel sayılı taşınmazın miras bırakan R. K.. tarafından 21.9.1981 tarihli akitle satış suretiyle davalı E...e temlik edildiği anlaşılmaktadır.Davacılar,temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürmüş, tapu kaydının payları oranında iptal ve tesciline,taşınmaz üzerinde bulunan binanın bir kısım davacıların miras bırakanı olan Ş.. K...a ait olduğunun tespiti ile tapunun beyanlar hanesine işlenmesi istemiyle eldeki davayı açmışlardır.Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Ne var ki, yapılan araştırma ve uygulama,özellikle tanık anlatımlarına göre miras bırakanın akit tarihinde ekonomik durumunun iyi olduğu,mal satma ihtiyacı içinde olmadığı gibi davalının da o tarih itibariyle alım gücünün olmadığı,muris ile birlikte oturması ve en küçük erkek çocuk olması nedeniyle diğer mirasçılara tercih edildiği,değerler arasında açık fark olduğu gözetildiğinde ve değinilen ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde miras bırakanın diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla çekişme konusu taşınmazı davalıya muvazaalı olarak temlik ettiği sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken,yanılgılı değerlendirmelerle yazılı olduğu üzere aksi yönde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,26.3.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.