MAHKEMESİ : BEYKOZ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 11/12/2006NUMARASI : 2006/76-376Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalı ile paydaşı bulunduğu . parsel sayılı taşınmazdaki binanın çatı katındaki ve giriş boşluğundaki bölüme davalının müdahale ettiğini bu bölümlerin kendi kullanım alanında kaldığını ileri sürerek, el atmanın önlenmesi isteminde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece”.....hükme elverişli ve yeterli araştırma yapılmadığı” gerekçesiyle bozulmuş olup, Mahkemece bozmaya uyularak davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece,davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden;davaya konu arsa vasıflı .parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere yarı yarıya taraflar adına kayıtlı olduğu ve beyanlar hanesinde taşınmazdaki binanın taraflara aidiyetine ilişkin şerh bulunduğu,anılan binanın tek çatı altında iki girişli ve iki ayrı bağımsız bölümden oluştuğu anlaşılmaktadır.Davacı,dava dilekçesinde davalının çatıya ve giriş boşluğuna elattığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Ne varki, mahkemece önceden kurulan hüküm dairece bozulmuş ve mahkemece bozmaya uyulduğu halde,bozma gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği gibi bozmada işaret edilen hususların da araştırılmadan neticeye gidildiği görülmektedir.Bozma kararına uyulmuş olmakla orada değinilen ve belirtilen hususların aynen yerine getirilmesi zorunlu olup,bu husus kazanılmış hak kuralı gereğidir. Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurların almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde ve bozma kararında belirlenen hususlar da gözetilmek suretiyle gerekli araştırma ve uygulamanın yapılarak soruşturmanın eksiksiz tamamlanması,öte yandan önceki bozma kararında da değinildiği gibi paydaşlar arasında tasarruf biçiminin saptanması,komşuluk hukukundan kaynaklanan bir zararın olup olmadığı,varsa ne gibi önlemler alınmak suretiyle giderilebileceğinin uzman bilirkişilerden ayrıntılı rapor alınarak açıklığa kavuşturulması ve tüm delillerin birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere eksik incelemeye dayanarak hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,26.3.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.