MAHKEMESİ: BOZDOĞAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 06/07/2007NUMARASI: 2005/190-2007/148Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki olduğu 1266 parsel sayılı taşınmaza komşu davalının malik bulunduğu kendi taşınmazlarına imara ve komşuluk hukukuna aykırı bina yaptığını, evinin görünüşünün kapanma ihtimalinin bulunduğunu ileri sürerek yıkım isteğinde bulunmuştur.Davalı, derdestlik ve kesin hüküm itirazlarında bulunup, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, kayden davalıya ait 1267 parsel üzerindeki binanın 1.katının imara ve komşuluk hukukuna aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. .. .. raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, imara ve komşuluk hukukuna aykırılık nedeniyle yıkım isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacı, kayden maliki olduğu 1266 parsel sayılı ta??ınmazına komşu davalının maliki bulunduğu taşınmazlarına imara ve komşuluk hukukuna aykırı bina yaptığını, evinin görünüşünün kapanma ihtimalinin bulunduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama,zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır.Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. Oysa, mahkemece, yapılan araştırma ve incelemenin belirtilen ilkeler gözetildiğinde hükme yeterli ve elverişli olduğu söylenemez. Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma ve incelemenin yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, imara aykırı yapılaşmanın idareyi ve idari yaptırımı gerektireceği gözetilerek, komşuluk hukuku açısından taraf delillerinin eksiksiz toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmelerle, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.3.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.