Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3133 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 1286 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ: ÇİVRİL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 26/04/2006NUMARASI: 2000/118-251Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalı ile evli iken aralarının iyi olması nedeniyle ..parsel sayılı taşınmazdaki yarı payını davalıya bağışladığını, evliliklerinden olan kız çocuklarına davalının önceki evliliğinden olan oğlunun tecaviz ettiğini, davalıdan oğlu ile ilgisini kesmesini istediğini, ancak davalının bu yasak ilişkiyi destekleyip, hatta yurt dışında iken kendisini şikayet ederek evden polis aracılığı ile uzaklaştırdığını, bağıştan rücu koşullarının oluştuğunu ileri sürerek, tapu iptal ve tescil istemiştir.Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, bağıştan rücu koşullarının oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Davacı vekili, dava dilekçesinde davacı ile davalının evli olup şu anda ayrı yaşadıklarını her ikisinin de ikinci evliliklerini yaptıklarını ve ilk evliliklerinden çocuklarının bulunduğunu, davacının yıllardır Avusturya'da işçi olarak çalıştığını, tasarruflarını çekişmeli taşınmazı satın alması için kayınpederi Ş..'e gönderdiğini, Ş...'in de taşınmazı satın alıp adına tescil ettirdikten sonra yarısını kendisinine yarısını da davalı (kızına) devrettiğini bilahare, 1/2 payını eşine (davalıya) bağış suretiyle temlik ettiğini, ancak davalının taşınmazı edindikten sonra davacıya kötü davranmaya başladığını, davalının ilk evliliğinden olma oğlu O...ın davalı ile müşterek çocukları şu anda 18 yaşını ikmal etmiş olan Ö..kandırarak ırzına geçtiğini ve bu ilişkinin halen sürdüğünü, bu olay üzerine davacının, davalıdan oğlu O..ile ilgisini kesmesini istediğini, ancak davalının oğlunun yanında yer alıp "bu eve oğlum O..gelecek, Ö..ile olan yasak ilişkisine devam ederecek, sen gelmeyeceksin" şeklinde cevap verdiğini, son olarakta Avusturya polisine başvurarak, davacıyı aile konutundan attırdığını, davalının bu davranışları ile davacıya ve yakınlarına karşı cürüm işlediğini, yasal yükümlülüklerini yerine getirmediğini iler sürüp, ..nolu parselin tapusunun iptali ile davacı adına tescili isteğinde bulunmuştur.Davalı, davacı ile boşandıklarını, davacının davasına dayanak yaptığı isnatla ilgili olarak davacı ile vekili hakkında şikayette bulundukları gibi, Türk Ceza Kanununun 486/son maddesi uyarınca hakaret içeren yazı ve sözlerin tutanaklardan çıkarılmasını istediğini, boşanmanın, davacının kusurundan kaynaklandığını, bağıştan dönme koşullarının oluşmadığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacı tanığı Y..ile davacı vekilinin samimi beyanları, davalının ilk eşinden olma oğlu O..ile tarafların müşterek kızı Ö...'in yasak ilişki yaşamaları, bu çocukların evlenmelerinin mümkün olmaması, bu ilişkide davalının kusurlu bulunması karşısında bağıştan dönme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dava, Borçlar Yasasının 244.maddesine dayalı tapu iptali, tescil isteğine ilişkindir.Toplananan delillerden ve tüm dosya içeriğinden tarafların 25.1.1981 tarihinde evlendikleri, 1982 ve 1987 doğumlu müşterek çocuklarının olduğu, Avusturya Cumhuriyeti Favoriten Bölge Mahkemesi kararı ile 2000 yılında boşandıkları ve Çivril Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/380-2003/356 sayılı kararı ile de yabancı mahkeme kararının tanındığı, çekişmeli ..parsel sayılı taşınmazın 1/2 payının davacı, 1/2 payını davalı adına alım suretiyle 3.6.1986 tarihinde tescil edildiği, davacının 1/2 payın intifaını uhdesinde bırakarak 8.8.1988 tarihinde davalıya bağışladığı anlaşılmaktadır.Uyuşmazlığın, Borçlar Yasasının 244.maddesinde düzenlenen "bağıştan dönme" koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplandığı kuşkusuzdur.Yasa koyucu, aile görevlerinin yerine getirilmemesini, başlı başına bağıştan dönme nedeni saymamış, "önemli biçimde riayetsizliği" öngörmüş ve böylece mirastan iskat nedenlerini bağıştan dönme koşulunda da tekrarlamıştır. Borçlar Yasasının 244.maddesinin 2.bendi, Türk Medeni Kanununun 510. (Eski M.Y. 457) maddesinin 2.bedinin özü ve kapsamı itibarıyla bir tekrarıdır. Bu nedenle, bağıştan dönme koşulları ile mirastan iskat koşullarının birarada incelenmesi zorunluluğu vardır. Basit olayları bağıştan dönme nedeni kabul etmek, bağıştan yararlanan kişiyi bağışlayanın baskısı altında tutmak sonucunu doğurur. Aksine bir düşünce, Borçlar Yasasının 244 ve Türk Medeni Kanununun 510. maddesi hükümleri ile izlediği amaca aykırı olur, hak duygularını zedeler ve irade serbestisini de büyük ölçüde kısıtlamış olur. Bu nedenle; olayların nitelikleri kapsamı ve özellikle önem dereceleri gözetilerek delillerin değerlendirilmesi gerekir.Somut olaya gelince; toplanan delillere yukarıda değinilen ilkeler ışığında bakıldığında bağıştan dönme koşullarının oluştuğundan sözedilemez.Şöyle ki, davacı bağıştan dönme nedeni olarak ortak çocukları ile davalının oğlunun yasak ilişkisini ileriye sürmüşse de, bu konuda soyut iddiadan öte somut, inandırıcı bir delil gösterememiş, sadace tanık ifadesi ve davacı vekilinin beyanı ile yetinilmiştir. Davacının avukatı, eldeki davayı hazırlayan, iddia sahibi kişi tanık da davacının oğlu, davanın davacı lehine sonuçlanması halinde hukuki yararı olacak kişidir. Bu nedenle, hükmün bu kişilerin beyanları üzerine kurulması doğru görülmemiştir.Kaldı ki, bu iddia doğru bile olsa, cezaların şahsiliği prensibi karşısında davalının bundan sorumlu tutulamayacağı gibi davalının ne gibi katkısı ve ihmali olduğuda açıklanmamıştır. Böyle bir olayın varlığının bir anneye sınırsız biçimde üzeceği de kuşkusuzdur. Öte yandan, tarafların, davacının kusuru nedeniyle boşandıkları da yabancı mahkeme kararı ile sabittir.Hal böyle olunca, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek, yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMY.'nın 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.3.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.