MAHKEMESİ: ADALAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 02/05/2007NUMARASI: 2005/115-2007/56Taraflar arasında görülen davada;Davacı, maliki bulunduğu 16 parsel sayılı taşınmazın bahçesine ve zilyedi olduğu müştemilata davalının müdahale ettiğini ileri sürerek haksız elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemiştir.Davalı, kullandığı yerin kendisine ait olduğunu, davacı ile ilgisi bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, çekişmeli alanın Kıyı Kanunu kapsamında kalıp herkesin kullanımına açık bulunduğu üzerindeki gecekondunun da 775 Sayılı Kanun çerçevesinde değerlendirilebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, mülkiyet hakkına ve zilyetliğe dayalı el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Getirtilen çap kaydı ve dava dilekçesi içeriğinden, davacının 16 sayılı parselin maliki bulunduğu ve gerek taşınmazına gerekse zilyetliği altındaki taşınmazın bitişik bölüme davalının müdahale ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı görülmektedir.Mahkemece, çekişmeli yerin denizden doldurulmak suretiyle elde edilen ve kıyı-kenar çizgisi içerisinde kalan Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiştir.Gerçekten de, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerde özel mülkiyete ve zilyetliğe değer verilemeyeceğine göre, davalının kullandığı kısmın davacının çapı kapsamı dışında ve Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerde kalması halinde davacının davasının reddi gerekeceği kuşkusuzdur.Ne var ki, keşifteki uygulamanın yukarıda belirtilen durumu açıklığa kavuşturduğunu ve hükme yeterli bulunduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Bilindiği üzere, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi davalarında öncelikle çap kaydının ya da kayıtlarının getirtilerek tarafların tüm delilleri toplanılmalı, dosya keşfe hazır hale geldikten sonra yapılacak uygulamada çekişmeli yer ile yanların ellerinde bulunan kısımların sınırları tarafların ortak beyanlarına göre açıklığa kavuşturulmalı, gerektiğinde bu yön taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmalıdır. Daha sonra belirlenen bu durum göz önünde tutularak hazır bulundurulan kadastro fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilere kadastro sırasında konan nirengi noktalarından, bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit noktalardan yararlanılarak takometrik aletlerle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılmalı; bilirkişilerden uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığını varsa miktarını açıkça gösteren kroki ve rapor alınmalıdır. Somut olayda, davalının kullanımındaki ve davacının çapı dışındaki taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufundaki yerlerden olduğu açık ise de, bu kullanımın davacıya ait 16 sayılı parsele taşıp taşmadığı veya anılan taşınmazın bir kısmını kapsayıp kapsamadığı yönünden yeterli bir ölçüm yapılmamış ve sonucu krokiye yansıtılmamıştır.Hal böyle olunca, uzman bilirkişiler aracılığı ile yerinde yeniden keşif yapmak suretiyle yukarıda açıklanan hususların açıklığa kavuşturulması, keşfi izlemeye yarayan kroki düzenlettirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz uygulama sonucu yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.3.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.