Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3107 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 3618 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : GÖLBAŞI(ANKARA) 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/11/2013NUMARASI : 2013/581-2013/918Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil isteğine ilişkindir.Davacı, mirasbırakan H.. Ç..’in kayden malik bulunduğu 434 parsel sayılı taşınmazını oğulları A..F.. ve V.. Ç..’e satış suretiyle devrettiğini, Veli’nin ölümünden sonra taşınmazın ½ payının miras taksim sözleşmesi ile davalı Sabiha’ya intikal ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir. Mahkemece, kesin hüküm nedeni ile dava şartı eksikliğinden davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 20/12/1977 tarih, 12748 yevmiye numaralı resmi senetle 434,468 ve 469 parsel sayılı taşınmazların Hacı M.. Ç.. adına kayıtlı iken, A.. Ç.. ile V.. Ç..'e ½ pay nisbetinde satış suretiyle devredildiği, Gölbaşı Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1984/368 E. 1985/227 K. sayılı dosyası ile davacılar F.. E.. ve M.. U..’nın, davalı kardeşleri V.. Ç.. ve A.. Ç.. aleyhine, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı olarak 27/12/1977 tarih, 12748 yevmiye numaralı temlike konu Bursal (Y..) Köyü 468 ve 469 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin tapu kaydının iptalini talep ettikleri, davanın reddine karar verildiği, kararın taraflarca temyiz edilmeksizin 20/08/1985 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; maddi anlamda kesin hüküm, yargısal kararlara tanınan yasal gerçeklik vasfıdır. Bu vasıf yargısal kararların gerçeğe uygun olarak verildiğinin kabul edilmesini zorunlu kılar. Kesin hüküm kuralı, haklı ve adil kararların korunması yanında, kişiler arasındaki çekişmelerin sonsuza dek davam etmesini önlemek, toplumun istikrar ve düzenini sağlamak, hukukun ve yargının güvenirliğini korumak amacıyla da kabul edilmiştir.Bütün yasal yollar kapandıktan ve verilen hüküm kesinleştikten sonra, aynı davanın tekrar yargı önüne getirilmesi, toplumda sonu gelmeyen çekişmelere, huzursuzluklara, istikrarsızlıklara, kazanılmış hakların her zaman ortadan kaldırılabileceği endişesine neden olur. Çelişkili kararların çıkmasına sebebiyet verir. Bu itibarla, tarafları, mevzuu ve sebebi aynı olan Devletin iştiraki, hakimin tarafsız araştırması ve iradesi ile kurulan, tüm yasal yollardan geçmek suretiyle; diğer bir anlatımla şekli yönüyle de kesinleşen önceki hükmün korunmasında kamunun büyük yararı bulunmaktadır.Hukukumuzda kamu düzeninden sayılan ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 303. maddesinde düzenlenen kesin hüküm tarafların anlaşmaları ile ortadan kaldırılamadığı gibi, mahkemece kendiliğinden (resen) göz önünde tutulur. Düzenlediği hak ve çıkar ilişkileri yönünden yasal gerçeklik (hakikat) sayıldığından taraflarını bağlar.Öte yandan bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. Somut olaya gelince; davacı ve dava dışı M.. U.. aynı hukuksal nedene dayalı olarak 468 ve 469 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davalı A.. Ç.. ve V.. Ç.. aleyhine açtıkları tapu iptal ve tescil davasında verilen red kararı kesinleşmiş ve mahkemece, bu dava dosyasında verilen karar kesin hüküm kabul edilmekle dava red edilmiş ise de davanın taraflarının aynı olmadığı, aynı akitle gerçekleşse de eldeki davada dava konusu edilen 434 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptalinin istenmediği, dolayısıyla dava sebebi aynı olsa da dava konusunun farklı olduğu açıktır.O halde, yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda, eldeki davanın tarafları farklı olduğundan Gölbaşı Asliye Hukuk Mahkemesinin 1984/368 E., 1985/227 K. sayılı kararının bu dava için kesin hüküm oluşturamayacağı kuşkusuzdur. Aksi yöndeki mahkeme kabulünün doğru olduğu söylenemez.Öte yandan; anılan dosyada hakkında ret kararı verilen taşınmazlar farklı olduğundan eldeki dava bakımından konu itibariyle de kesin hüküm teşkil etmez ise de, bu dava için güçlü delil oluşturacağı kuşkusuzdur.Hal böyle olunca; işin esasının incelenerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde somut olaya uygun düşmeyen gerekçe ile reddine hükmedilmesi doğru değildir.Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.