Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3105 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 4053 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/12/2013NUMARASI : 2013/377-2013/686Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, müstakilen ecrimisil istemine ilişkindir.Davacı, 03/05/2012 tarihinde davalıdan satın aldığı 2741 ada 7 parselde bulunan 3 nolu bağımsız bölümün, davalı tarafından haksız kullanımı nedeniyle 2013 yılı Ocak, Şubat, Mart aylarına ilişkin toplam 4.500-TL ecrimisilin tahsilini istemiştir. Davalı, dava konusu taşınmazın piyasa rayicinin altında satılması nedeniyle Şubat ayı sonuna kadar bedelsiz oturma konusunda anlaşıldığını, Şubat ayında tahliye gerçekleşmeyince tarafların iki aylık sözlü kira anlaşması yaptığını, Mart ve Nisan ayı kira bedellerinin ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, 2741 ada 7 parsel sayılı taşınmazda bulunan 3 nolu bağımsız bölümün, 03/05/2012 tarihli resmi akitle davacı tarafından davalıdan satın alındığı ve tescil kaydının davacı adına oluştuğu, taşınmazın 01/04/2013 tarihinde davacıya teslim edildiği sabittir. Bilindiği, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır.Somut olayda davacı, dava konusu taşınmazın davalı tarafından Ekim ayına kadar kullanılmasına izin verdiğini iddia etmiş, davalı ise Şubat ayına kadar davacının onayı ile taşınmazı kullandığını ve bu dönem için herhangi bir bedel kararlaştırılmadığını savunmuştur.Bu durumda, taşınmazın Şubat ayına kadar bedelsiz olarak davacı onayı ile kullanıldığını davalının kanıtlaması gerekir. Başka bir deyişle, onayla kullandığını ispat yükü davalıdadır. Öte yandan, davalının aylık 1.500-TL’den iki aylık 3.000-TL’yi satışa aracılık eden komisyoncu Erbil Güldoğan’a ödediği hususu taraflar arasında tartışmasızdır. Satışa aracılık eden ve kullanım bedelinin ödendiği komisyoncunun davacı tanığı olarak alınan beyanında satım esnasında davalının taşınmazı Şubat ayında boşaltabileceğini söylediği, davacının ise kredi borçlarından dolayı bu kadar bekleyemeyeceğini belirtmesi üzerine Eylül-Ekim ayında boşaltma konusunda tarafların anlaştıkları, kararlaştırılan tarihte davalının tahliye etmemesi üzerine, davalının tekrar süre istediği ve gecikmeden dolayı tazminat ödemeyi kabul ettiği, Kasım ve Aralık ayı kullanım bedellerinin, Aralık ve Ocak ayında 1.500-TL olarak ödendiği belirtilmiştir.Davacı tanığının bu beyanına karşılık, davalı Şubat ayına kadar davacı onayıyla taşınmazı kullandığı yönünde tanık göstermediği gibi başkaca delil de ileri sürmemiştir. Bu durumda davalı savunmasının ispat edildiği söylemez.Hâl böyle olunca, davacının maliki olduğu taşınmazın 2013 yılı Ocak, Şubat ve Mart aylarında davalı tarafından haksız olarak kullandığı ve önceki dönem için aylık 1.500.-TL bedel ödendiği saptanmış bulunduğundan, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.