MAHKEMESİ : SİLOPİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 15/07/2009NUMARASI : 2008/239-2009/257Taraflar arasında görülen davada; Davacı, .parça taşınmazın kök miras bırakan dedesi H. adına kayıtlı iken intikal ve satış işlemleri ile mirasçılardan davalılar adına tescil edildiklerini, ancak intikale esas veraset ilamında annesi ve kök muris H.kızı olan Z.’in yer almadığını ileri sürüp, tapu iptali isteğinde bulunmuş; bilahare sunduğu mirasçılık belgesi gereğince tapu kayıtlarının yeniden düzenlenmesini istemiştir. Davalılar, davaya yanıt vermemişlerdir.Mahkemece, davacının miras bırakanı Z.’in kök muris H.in yasal mirasçısı olduğu halde, dava konusu taşınmazların intikaline esas mirasçılık belgesinde isminin yer almadığından adına intikal işleminin yapılmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile tapu iptali ve davalılar yanında miras payı oranında Zeynep adına tescile karar verilmiştir. Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, ketmi verese hukuksal nedenine dayalı tapu iptali isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 83, 215, 223, 234, 246, 267 ve 270 parsel sayılı taşınmazların Silopi Sulh Hukuk Mahkemesinin 12.8.2002 gün ve 122-129 sayılı mirasçılık belgesi gereğince 15.8.2003 tarihinde Hüseyin Şabahat mirasçıları olarak eşi Hanım ve çocukları H., K., H., M. ve A.’e intikal ettiği; 25.9.2007 tarihinde çekişme konusu taşınmazlarda Hanım’a ait payların, Hanım’ın 1.8.2005 tarihinde ölümü nedeniyle çocukları adına intikalinden sonra mirasçılar H., H. ve K. tarafından gerek miras bırakan H.’den, gerekse Hanım’dan intikal eden paylarının diğer mirasçılar olan davalılar A.ve M.. satış suretiyle temlik edildiği ve halen adı geçen davalılar adına kayıtlı oldukları anlaşılmaktadır.Davacı, annesi Z.’in kök miras bırakan H. kızı olduğunu ve ondan önce vefat ettiğini, ancak çekişme konusu taşınmazların intikaline esas veraset ilamında annesi Z.’in gösterilmediğini, kendisinin de Z.’in mirasçısı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Davacı tarafından dava dilekçesine eklenen Silopi Sulh Hukuk Mahkemesinin 15.9.2008 tarih ve 196-151 sayılı mirasçılık belgesine göre davacının annesi olan Z.’in davacı dışında başka mirasçılarının da bulunduğu ve yargılama sırasında İ.D.dışındakilerin davaya muvafakat ettikleri görülmektedir. Bilindiği üzere; elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur. M.K.nun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin ( ortaklığın ) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, M.K.nun 701 maddesinde (... Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. M.K.nun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, nevarki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (ll.l0.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir. Somut olayda, elbirliği ( iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, dava dışı ortak bulunmaktadır. Hal böyle olunca, davaya katılmayan ortağın olurunun alınması yada miras şirketine M.K.nun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Kabule göre de; davada sadece tapu iptali istenmiş tescil talebinde bulunulmamıştır. Hemen belirtmek gerekir ki; tapu kaydına dayanılarak açılan bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkan tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmaktan ibarettir. Değişik anlatımla sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu bir taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulama, devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği-dolu pafta sistemi –genel ilke ile bağdaşmaz. Ne varki, davacı iptal değil, sadece tescil isteğinde bulunmuş ise Yargıtayın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarına göre, tescil isteği tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığı gözetilerek davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek yoktur. (YHGK 11.11.1983 Tarih, 981/8-80 Esas, 983/1162 Sayılı Kararı.).Öte yandan, tüm mirasçıların taraf olduğu ve çekişmeli taşınmazların intikaline esas mirasçılık belgesinin iptaline ve davacının annesinin de mirasçı olarak yeraldığına ilişkin bir karar dosyaya sunulmamıştır.Hal böyle olunca, öncelikle davanın görülebilirlik koşulunun yerine getirilmesi, ayrıca davacıya tescil davası açması yönünde süre verilmesi, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi, davacının annesi Z.’in kök murisin mirasçısı olduğunu kanıtlayan belgenin dosyasına eklenmesi ve ondan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,…” alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.