MAHKEMESİ: SÜRMENE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 16/03/2006NUMARASI: 2003/449-92Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kadastroca yol artığı olarak tespit dışı bırakılan taşınmazın, maliki olduğu .parsel sayılı taşınmaza uygulanan tapu kapsamında kaldığını, uzun yıllardır zilliyetliğinde bulunduğunu ileri sürerek, adına tescil isteğinde bulunmuştur.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece " hükme yeterli soruşturma ve uygulama yapıldığı" gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama sonucu davacı yararına zilliyetlikten edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, tapuya ve zilliyetliğe dayanarak kadastorca yol artığı olarak bırakılan taşınmazın tescili isteğine ilişkindir.Mahkemece, zilliyetlikten edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; mahkemece yerinde yapılan uygulama sonucu davacının dayandığı tapu kaydının gayri sabit sınırlı ve miktarı ile geçerli olduğu ve miktariyle 20-215 sayılı parsellere revizyon gördüğü, böylece tapu kaydının tapulama dışı bırakılan çekişme konusu yere uymadığı saptanarak, tapu kaydına değer verilmemesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Öte yandan, çekişme konusu taşınmaz üzerinde dava tarihi itibariyle davacı yararına zilliyetlikten mülk edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilmek suretiyle zilliyetliğe dayalı olarak davanın kabulü ile davacı adına tescile karar verilmiş ise de; dosyaya getirtilen kadastro tutanakları örneklerinden çekişmeli bölümün 1980 yılında tapulama dışı bırakıldığı görülmektedir.Yargıtayın kararlılık kazanan uygulamalarına göre, böyle bir yerin zilliyetliğe dayalı olarak tapuya tescil edilebilmesi için tespit dışı bırakma işleminin kesinleştiği tarihten ve imara ihya işleminin tamamlanmasından itibaren 20 yıl veya daha fazla süre ile tasarruf edilmesi zorunludur. Oysa, tespit dışı bırakma işlemi 1980 yılında yapılmış, dava ise 1996 yılında açılmıştır. Bu durumda, çekişme konusu taşınmaz üzerinde Türk Medeni Kanununun 713, 3402 Sayılı Yasanın 14 ve 17.maddelerinde aranılan koşulların gerçekleştiğini söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.3.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.