Taraflar arasında görülen tapu iptali tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakiminin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, ikrah hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.Çekişme konusu 10 sayılı parseldeki A blok 3 ve 6 nolu bağımsız bölümlerin davacı tarafından 5.5.2008 tarihinde oğul Rahmi'ye satış suretiyle temlik edildiği, 1965 doğumlu R.. Ö..' in 31.10.2010 tarihinde ölümü üzerine her iki taşınmazın da intikal suretiyle Rahmi'nin evlilik dışı çocuğu olan davalı adına intikal suretiyle tescil edildiği kayden sabittir.Bilindiği üzere; bir kimse karşı tarafın veya üçüncü kişinin kendisi veya yakınlarının maddi ve manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. Türk Borçlar Kanununun 37.maddesinde belirtildiği üzere ikrahtan söz edilebilmesi için tehdidin sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, ikraha maruz kalanın subjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız (hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması, yani sözleşmenin tehdidin yarattığı korku sonucu yapılması zorunludur.Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir.Hemen belirtilmek gerekir ki iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir.Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile fesedilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabilir.Sözleşme iptal edilmekle yapıldığı andan itibaren ortadan kalkacağı için yerine getirilen edim ayni bir istihkak davası (tapulu taşınmazlarda iptal ve tescil davası) bunun mümkün olmadığı hallerde sebepsiz zenginleşme davası ile geri istenebilir.Somut olaya gelince, çekişmeli taşınmazların temlik edildiği Rahmi davacının ve eşinin tek erkek evladı olup, gerçekten de psikolojik rahatsızlıklarının bulunduğu, Rahmi'nin anne-babası kardeşleri ve birlikte yaşadığı kadın ve ondan olma çocuğu davalı ile Almanya'da aynı evde oturdukları bilahare ayrı evlere taşındıkları, tarafsız tanıkların Rahmi'nin kibar birisi olup, anne babaya saygısızlık yapacak kişilikte olmadığını bildirdikleri, buna karşılık davacının kızlarının ise yine tanık olarak dinlendikleri ve taşınmazların ikrah suretiyle Rahmi'ye devredildiğini ifade ettikleri, Rahmi'nin ölümünden sonra davacı ve eşinin torunları davalı ile görüşmek istedikleri ancak davalının bunu kabul etmediği gerekçe olarak da davacının annesini dövmesi olarak gösterdiği; davacının eşi Parlak tarafındanda Rahmi'ye 1996 yılında iki adet bağımsız bölüm temlik edildiği, yine ikrah hukuksal nedenine dayalı olarak anne tarafından da eldeki dava ile aynı tarihte iptal tescil davası açıldığı ve derdest olduğu toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.Taraflar Almanya'da yaşamakta olup, davacının ikraha maruz kalması halinde yetkili merciilere başvurduğunda gereğinin yapılacağı kuşkusuzdur.Nevar ki; davacı böyle bir başvuru yapmamıştır.Esaslı korkuya maruz kalan, hatta korkutularak taşınmazları elinden alınan kişinin hiçbir makama başvuru yapmaması hayatın olağan akışına terstir. Kaldı ki, anne de ikraha maruz kaldığını iddia etmişse de, temlikten itibaren Rahmi'nin ölümüne kadar 14 yıl geçmiş olup, bu süre zarfında sürekli tehdit altında yaşanması hiçbir mahtıkla izah edilemez.Herne kadar davacının kızları ikrah suretiyle temlikin yapıldığını bildirmişlerse de kızlar bu davanın kabulü halinde çıkarı olan kişiler olduklarından onların beyanlarına değil de tarafsız tanıkların beyanlarına itibar edilmesi gerektiği açıktır.Tüm bu açıklamalar ışığında temlikin iradi olduğu, ikrahın koşullarının gerçekleşmediği anne ve babanın taşınmazlarını tek erkek evlatlarına maletmek istedikleri ancak onun ölümü üzerine taşınmazların evlilik dışı toruna kalması üzerine eldeki davanın açıldığı sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davalının temyiz itirazı yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 2.3.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.