MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı, mirasbırakanı ... adına kayıtlı olan 2536 ada 20 parsel ve 2534 ada 226 parsel sayılı taşınmazlarda kendisine intikal eden payın satılması hususunda üvey annesi olan davalı ...'ı 22.08.2008 tarihinde vekil tayin ettiğini, bilahare gördüğü lüzum üzerine 24.04.2009 tarihinde vekillikten azlettiği, azilnamenin ...'a, ... Noterliği'ne ve ... Müdürlüğü'ne tebliğ edildiğini, ancak davalı ...'un azledildiğini bilmesine rağmen taşınmazların intikal işlemlerini yaptırıp davalılar ... ile ...'a a satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek, tapu iptali ile kendisi ve taşınmazların önceki maliki adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı ... vekili; husumetin kendilerine yöneltilemeyeceğini, davalı ...'un azilnameden haberinin olmadığını ve satışlarda bir menfaatinin bulunmadığını, diğer davalıların ise; harici satışlar doğrultusunda taşınmazların kendilerine devredildiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalı ... bakımından husumet yokluğundan davanın reddine, diğer davalılar bakımından; davalı ...'un vekalet görevini kötüye kullanarak tapuda işlem yapmasının hukuken geçersiz olduğu ve diğer davalıların da iyiniyetli olduğundan söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 2536 ada 20, 2534 ada 226 parsel sayılı taşınmazların 1965 tarihli kadastro tespiti ile davacının kök mirasbırakanı ... adına tespit ve tescil edildiği, mirasbırakan Zehra’nın 22.03.1997 tarihinde öldüğü geride çocukları ..., ... ve ...’ı mirasçı olarak bıraktığı, ...’ın ise 17.08.2007 tarihinde ölümü üzerine ikinci eşi davalı ... ile çocukları davacı ... ve dava dışı ..., ... ve ...’i mirasçı olarak bıraktığı, davacının 22.08.2008 tarihli vekaletname ile davalı ...’u mirasen intikal eden veya edecek taşınmazlardaki payına ilişkin intikal işlemlerini yaptırma ve bu payları dilediği kişiye satma konularında yetkili vekili olarak atadığı, sonrasında 24.04.2009 tarihli azilname ile davalı ...’u vekillikten azlettiği, azilnamenin; 28.04.2009 tarihinde davalı ...’a (davalı ... adına damadı ...’e), 28.04.2009 tarihinde vekaletnamenin düzenlendiği ... Noterliği’ne, 08.05.2009 tarihinde de ... Müdürlüğü’ne tebliğ edildiği, her iki taşınmazın 02.10.2009 tarihli intikal işlemi ile mirasbırakan ... mirasçıları adına tescil edildiği, akabinde 2536 ada 20 parsel sayılı taşınmazın 07.10.2009 tarihli ve ... nolu akitle davalı ...’ye, 2534 ada 226 parsel sayılı taşınmazın ise 07.10.2009 tarihli ve ... nolu akitle davalı ...’e satış suretiyle temlik edildiği, bu satış akitlerinde davalı ...’un 22.08.2008 tarihli vekaletnameyi kullanarak davacının payını temlik ettiği, bilahare 2534 ada 226 parsel sayılı taşınmazın tevhit ve ifraz işlemlerine tâbi tutulduğu ve oluşan 2534 ada 427 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki; 24.04.2009 tarihli azilname tapu müdürlüğüne tebliğ edilmiş olmakla, 7.10.2009 tarihli, 22149 ve 22152 nolu satış akitlerinde davacının payının yetkisiz vekil tarafından gerçekleştirilen işlemle temlik edilmiş olması nedeniyle davacının payı bakımından temlikin yolsuz tescil sonucunu doğuracağı kuşkusuzdur.Ne var ki; yolsuz tescile konu olan temlikin davacının payı bakımından yapılan temlik olduğu gözetilerek davacının payı oranında davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davacının mirasbırakanı ... mirasçıları adına karar verilmesi doğru değildir.Öte yandan; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 297/2. maddesinde belirtildiği üzere, mahkemelerce verilen kararların, her bir istek hakkında taraflara yüklenen borç ve tanınan hakları sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi ve infaza imkan sağlayacak içerikte bulunması gerekmektedir. Ancak davalı ... bakımından kurulan hükümde tapusunun iptaline karar verilen taşınmazın ada ve parsel numarasının belirtilmediği görülmektedir. Bu haliyle kararın infaz kabiliyeti yoktur.Diğer taraftan; eldeki davada davalılar ... ve ... adına kayıtlı taşınmazlar farklı olduğundan, her bir davalıya karşı ayrı ayrı dava açılması mümkün iken birlikte dava açıldığına göre, HMK’nin 326. maddesi uyarınca, davada haksız çıkan ve aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunan davalıların, adlarına kayıtlı taşınmazların ayrı ayrı belirlenen dava değerinden, davacının payına isabet eden tutar üzerinden, harç, yargılama giderleri ve yargılama giderlerinden sayılan avukatlık ücretinden ayrı ayrı sorumlu tutulmaları gerekirken, taşınmazların toplam değeri üzerinden davalıların tamamının harç ve yargılama giderlerinden müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmaları isabetsizdir.Davalı ... vekilinin bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.