Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3070 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 12905 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/10/2007NUMARASI : 2006/193-2007/312Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, akit tarihinde ilerlemiş yaşı ve işitmeyen kulağı nedeniyle ehliyetsiz olan miras bırakanları M.. Ç..ın 5 parsel 10 nolu bağımsız bölümü, K..G..’e 1989 tarihinde vasiyet etmiş olmasına rağmen muvazaalı olarak çıplak mülkiyetinin davalıya satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek tapu kaydının iptalini ve adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, K..G..dışındaki davacıların aktif dava ehliyetinin olmadığını, satışın gerçek olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, 17.8.2007 tarihli adli tıp raporu ile akit tarihinde murisin fiil ehliyetinin tam olduğu ve muvazaa olgusunun da kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. .. raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil isteğine ilişkindir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden çekişme konusu 5 parselle, 10 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetinin miras bırakan tarafından. 29.6.2001 tarihli akitle, satış suretiyle davalı H..N..Ç...’ya temlik edildiği, davacılar tarafından işlemin miras bırakanın ehliyetsizliği nedeniyle geçersiz olup, ayrıca mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu ileri sürülerek eldeki davanın açıldığı, mahkemece de adli tıp raporu ile akit tarihinde murisin hukuki ehliyetinin tam olduğu ve muvazaa olgusunun da kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği görülmektedir.M...işlem tarihinde hukuki ehliyetinin bulunduğu adli tıp raporu ile belirlenmiş olup, davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazı yerinde değildir, reddine.Ancak, muris muvazaası ile ilgili temyize gelince; Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme (satış), tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı,satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark,taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.O halde, yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olduğu söylenemez.Hal böyle olunca, tarafların iddia ve savunmaları gereğince delillerinin toplanması, gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması, yazılı ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, miras bırakanın temlikteki amacının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkartılması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken eksik tahkikatla yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 12.03.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.