Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3056 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 2080 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ: ADANA(KAPATILAN) 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 14/02/2008NUMARASI: 2007/363-2008/26Taraflar arasında görülen davada;Davacı, tescil harici bırakılan yaklaşık 14028 m2'lik taşınmaz için davalılar tarafından açılan tescil davasının devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğundan bahisle reddedilerek kesinleştiğini, dava konusu taşınmazın ekonomik değer kazandığını ileri sürüp, taşınmazın Hazine adına tescilini ve davalıların taşınmaza elatmasının önlenmesini istemiştir. Davalı M.; önceki davada ret kararı verilince taşınmazdan çıktığını, elatmasının bulunmadığını bildirmiş, diğer davalı; yanıt vermemiştir. Mahkemece; Medeni Kanunun 713/4 maddesi gereğince Köy Tüzel Kişiliğinin davada yer almadığı, davanın eksik açıldığı, Hazinenin tapuyu almadan elatmanın önlenmesini istemeyeceği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, tescil ve elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın kadastro tespiti sırasında taşlık, çalılık, kayalık, fundalık vs. Niteliği ile kadastro harici bırakıldığı ve kişiler tarafından 3402 Sayılı Yasanın 17.maddesi hükmü uyarınca imar ve ihya olgusuna dayalı olarak açılan davanın koşullarının gerçekleşmediği gerekçesi ile reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacı Hazine, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yere elatmanın önlenmesi ve 3402 sayılı Kadastro Yasasının 18/1. maddesi uyarınca tescil isteği ile eldeki davayı açmış, mahkemece, taşınmazın içinde bulunduğu Köy Tüzel Kişiliğine husumetin tevcih edilmediği, oysa Türk Medeni Kanununun 713.maddesi hükmü uyarınca yasal hasım durumunda bulunan köyün davada yer almasının gerektiği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 713/1.maddesi hükmü uyarınca kazandırıcı zaman aşımı zilyetliği ile iktisap koşullarının gerçekleştiğini ileri sürerek, tescil yönünde gerçek kişilerle birlikte edinmelerine yasal olanak bulunduğu takdirde özel hukuk tüzel kişileriyle birlikte kamu tüzel kişilerinden sadece Köy ile Özel İdarelerin dava açabilecekleri tartışmasızdır. Diğer yandan aynı madde hükmünün Hazine yönünden yasal olarak uygulanmasına olanak bulunmadığı gibi anılan düzenlemede yer alan kazandırıcı zamanaşımı ile Hazinenin iktisabına da olanak yoktur. Oysa, somut olayda Hazinenin tescil isteği 3402 Sayılı Yasanın 18.maddesi hükmüne dayanmaktadır. Bu düzenlemeye bağlı olarak açılan tescil davalarının ise hasımlı açılabileceği gibi hasımsız açılması da olanaklıdır. O halde, mahkemece anılan madde hükmü düzenlemesine yanlış anlam verilerek davanın reddine karar verilmesinin yasal olduğu söylenemez.Hal böyle olunca; tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda ileri sürdükleri delillerin toplanması, gerekli inceleme, araştırma ve uygulamanın yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra hasıl olacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 11.03.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.