Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden maliki olduğu 150 parselde bulunan bağımsız bölüme davalıların haksız olarak kullanmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir. Davalılar, tadilat masrafların mahsup edilerek taşınmazı kullanmaları için davacı ile anlaştıklarını, iddiaların yerinde olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, kayden davacıya ait taşınmaza davalıların haksız olarak elattıkları gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalılar vekilince süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi S……… Y……..'nın raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR- Dava, bağımsız bölüme elatmanın önlenmesi ve ecimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 3 nolu bağımsız bölümün vekil olan davalı Bedri tarafından 15.4.2008 tarihinde satın alınarak davacı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar davalı Bedri, o dönemde nişanlı oldukları davalı eşinin kiralık ev aradığını ve davacı adına taşınmazı kiraladığını, tadilat yaptığını, masraflarını mahsubu için davacı ile anlaştıklarını savunmuş ise de vekaletnamede kiralama yetkisi olmadığı gibi; davacı bizzat yargılama sırasında, aralarında kira ilişkisi bulunmadığı, yapılan tadilata nezaret etmesi için en fazla bir yıl oturmalarına izin verdiği yönünde yemin ettiği ve dava tarihine göre de bir yıllık sürenin dolmadığı görülmektedir. Bu belirlemeye göre taraflar arasındaki hukuki ilişkinin Borçlar Kanununun 299 ve devam eden hükümlerinde öngörülen şifahi olarak gerçekleştirilen ariyet aktinden kaynaklandığı sabittir. Hemen belirtilmelidir ki, ariyet akti yazılı olabileceği sözlüde yapılabilir. Bunun yanısıra muayyen bir müddet için öngörülebileceği gibi aynı yasanın 303. Maddesi uyarınca gayrı muayyen bir süre içinde yapılması olanaklıdır.Arıyet veren şeyi ne müddedini nede nicin kullanılacağını tayin etmeyerek vermiş ise , dilediği vakit geri alabileceği Borçlar Kanununun 304. Maddesi hükmü gereğidir. Oysa, somut olayda; davacının davalıların taşınmazda bir yıl oturmalarına muvafakat ettiği tartışmasız olup dava tarihi itibarı ile öngörülen sürenin sona ermediği açıktır. Bilindiği üzere her dava açıldığı tarihteki koşullara tabidir. Öyleyse davanın zamanından önce açıldığı ve dinlenmesine olanak bulunmadığı gözetilerek reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davalılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.