MAHKEMESİ : ANTALYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 22/05/2007NUMARASI : 2003/264-2007/198Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları İ...F..'ın mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla çekişme konusu taşınmazların bir kısmını satış, bir kısmını bağış suretiyle davalılara temlik ettiğini, temliklerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve miras payları oranında tescil isteğinde bulunmuşlardır. Davalılar, miras bırakanın sağlığında mallarını mirasçıları arasından paylaştırdığını bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, miras bırakanın yaptığı temliki işlemin muvazaalı olmadığı, miras bırakanın tüm mal varlığını mirasçı mirasçılar arasında paylaştırmayı amaçladığı gerekçesiyle, harcı ikmal edilen taşınmazlar yönünden davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.03.2008 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat O.. A.. ile temyiz edilen vs. vekili Avukat T..Ö..geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz edilenler gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ...tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakanın maliki olduğu çekişme konusu edilen bir kısım taşınmazlardan bazılarının aynı akitle, bazılarının da değişik tarihli akitlerle ayrı ayrı davalılara temlik edildiği anlaşılmaktadır.Davacılar, miras bırakanın davalılara yapmış olduğu temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmışlardır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekirki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamıyacağıda kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirascılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve begeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirascıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kasdının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Somut olaya gelince;davacıların murisin birlikte yaşadığı K..’dan olma çocukları, davalı A..A..ın murisin kızı Ü...nün eşi olduğu, davalı H..ve Ş..n mirasçılık ilişkisi bulunmadığı diğer davalıların ise, yasal mirasçı oldukları dosya kapsamıyla sabittir.Öyleyse bu işleyiş tarzı itibariyle somut olay yukarıda değinilen ilkelerle birlikte gözetildiğinde, miras bırakanın muvazaalı işlem amaçladığı için, diğer bazı mirasçılarına değeri çok düşük nitelikte taşınmazları temlik etmesi olanaklıdır. Bir başka ifadeyle, muvazaalı işleminin kamuflesi (gizleme) amacıyla diğer mirasçılarını da tatmin ediyor görüntüsü yaratması olasıdır.Oysa somut olayda, miras bırakanın gerçekten davacılara da bir takım taşınmazları temlik ettiği kayden sabittir.Nevarki, mahkemece mirasçı olan davalıların temlik edilen taşınmazların değerleri belirlendiği halde, davacılara intikali yapılan taşınmazların değerleri keşfen belirlenmemiş ve davacılara yapılan temliklerin makul ve hoşgörü sınırları içinde olup olmadığı yönünde bir değerlendirme ve araştırma yapılmamıştır.Oysa mahkemece, böylesine bir araştırma yapılmadan miras bırakanın iradesinin denkleştirme olduğu, başka bir söyleyişle sağlığında mal varlığını mirasçılar arasında paylaştırma amacıyla yapıldığı kabul edilmek suretiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kaldı ki, davalılardan A..A..., miras bırakanın kızı Ü...eşi olup, yasal mirasçı olmadığı da sabittir.Bu belirlemeye göre, adı geçen yönünden de, denkleştirme olgusunun varlığı kabul edilemez.Hal böyle olunca, davalı A.. A..bakımından tarafların iddiaları ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanması, diğer parseller bakımından, miras bırakanın davacılara da temlik ettiği taşınmazların keşfen değerlerinin saptanması ve yukarıdaki ilkeler gözetilmek suretiyle duraksamaya yer bırakmayacak şekilde miras bırakanın gerçek iradesinin ortaya konulması, böylece soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra bir hüküm kurulması gerekirken, eksik incelemeye dayanılarak yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine ve 13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 550.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 11.03.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.