Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3035 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 13912 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ : BAYBURT ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/05/2006NUMARASI : 2005/783-2006/121Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, kayden paydaş oldukları .. parsel sayılı taşınmazın ön cephesinin, davalı belediye tarafından imar planına aykırı olarak yapılan inşaat nedeniyle kapandığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuşlardır.Davalı belediye, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalı belediyeye ait yapının, davacıların taşınmazına bir tecavüzünün bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... İlgün'ün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacıların, maliki ve zilyedi oldukları .... parsel sayılı taşınmazın ve üzerindeki evin yeşil alan ve Çoruh Nehrine cepheli iken, davalı belediye tarafından yapılan imar değişikliği sonucu, söz konusu yeşil alanın ticaret alanına dönüştürüldüğünü ve üzerine dükkanlar inşa edildiğini, bu nedenle evlerinin cephesinin kapandığını, yeşil alanın güzelliğinin bozulduğunu, bu şekilde kendilerinin de yararlanmalarına engel olunduğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuşlardır.İddianın açıklanan içeriği ve ileri sürülüş biçimi itibariyle davada, mülkiyet hakkına değil komşuluk hukukuna ve yararlanma hakkına dayanıldığı duraksanmayacak kadar açıktır.Nitekim, idari yargı yerinde açılan davada, Trabzon İdare Mahkemesinin 8.2.2007 tarih, 148/298 sayılı kararıyla imar tadilatına ilişkin idari işlemin iptaline karar verildiği ve hükmün derecattan geçerek kesinleştiği görülmektedir.Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. Somut olaya gelince; mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde bir araştırmanın, incelemenin ve değerlendirmenin yapılmadığı görülmektedir.Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde tarafların tüm delillerin toplanması, toplanan ve toplanacak delillerin komşuluk hukuku ve davacıların yararlanma hakkı iddiası doğrultusunda değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, çekişmeli yerde davacıların mülkiyet hakkına bir müdahalenin bulunmadığı gerekçesiyle, yanılgılı değerlendirmeyle, davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Davacıların, temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.