Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3022 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 1236 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ: LALAPAŞA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 24/05/2006NUMARASI: 2005/1-20Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, paydaşı bulundukları çekişmeli taşınmazlarını, davalıların haklı ve geçerli bir neden olmaksızın kullandıklarını ileri sürüp, elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuşlardır.Davalılar, dava konusu taşınmazlarda miras bırakanlarına ait payı kullandıklarını belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalıların, paylarını aşan oranda tecavüzleri saptandığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Karar, taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, paydaşlar arasında çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu .. ..parsel sayılı taşınmazların paylı mülkiyet üzere olduğu, davacılar ile davalıların miras bırakanların irsen gelen miras hakkına dayalı olarak paydaş bulundukları ve taşınmazların bazı bölümlerinin davalılar tarafından kullanıldığı anlaşılmaktadır.İddianın ileri sürülüş biçimi ve içeriğine göre, taraflar arasındaki çekişmenin, Türk Medeni Kanununun 688 ve devamı maddeleri hükümleri gereğince paylı mülkiyet hükümleri uygulanmak suretiyle çözüme kavuşturulacağı açıktır.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.Somut olaya gelince; çekişmeli taşınmazlarda tüm paydaşları bağlayıcı nitelikte bir harici taksim sözleşmesinin bulunmadığı, paydaşlar arasında fiili bir durumunda yaratılmadığı dosya kapsamı ile sabittir. Öte yandan, ...ve ..parseller dışındaki taşınmazlar için davacılar yönünden intifadan men olgusunun oluşmadığı,...ve ...parsel sayılı taşınmazlar bakımından ise, tamamının davalılarca kulanıldığı ve bu parsellerde davacıların kullanabilecekleri bir yerin bulunmadığı da keşfen belirlenmiştir.Buna göre, somut olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, ..ve ..parsel sayılı taşınmazlar yönünden, davanın kabul edilmiş olması doğrudur. Bu nedenle, davacıların, tüm davalıların öteki temyiz itirazları yerinde değildir, reddine. Davalıların diğer temyiz itirazlarına gelince; davacıların kullanabilecekleri yerlerin bulunduğu ve intifadan men olgusunun gerçekleşmediği gözetilmek suretiyle, ..ve ..parseller dışında kalan taşınmazlar yönünden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere, bu parseller yönünden de davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.3.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.