MAHKEMESİ : DATÇA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/05/2009NUMARASI : 2007/190-2009/98Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakanın maliki olduğu 2 ve 16 parsel sayılı taşınmazlarını satış suretiyle davalılara temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payı oranında tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.Davalılar, satışın gerçek olup emekli ikramiyesi ile murise ödendiğini, murise sağlığında kendilerinin baktığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, miras bırakanın paylaştırma amacıyla davacıya da taşınmaz verdiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekilince süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi .. .. raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakanın maliki olduğu 2 parselin tamamı ile 16 parseldeki payının çıplak mülkiyetihi 16.12.1991 tarihli akit ile davalı Mustafa'ya satış suretiyle temlik ettiği, ondan da 2 parsel sayılı taşınmazın diğer davalı Nurten'e 14.7.1998 tarihinde geçtiği anlaşılmaktad??r.Davacı, anılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış; mahkemece, murisin mirasçılar arasında paylaştırma amacıyla temlikte bulunduğu gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.Somut olaya gelince; mahkemece murisin iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olmayıp paylaştırma yönünde bulunduğu benimsenerek davanın reddine karar verilmiş ise de, tüm mirasçıları kapsayacak şekilde bir kazandırma olup olmadığı resmi olarak belgelendirilmek suretiyle açıklığa kavuşturulmamıştır. Kaldı ki dinlenen diğer mirasçı İbrahim, murisin kendisine herhangi bir temlikinin bulunmadığını ifade etmiştir.Öyleyse, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olduğu söylenemez. Hal böyle olunca; miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli, her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı, böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı, duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulmalı, hasıl sonuca göre bir karar verilmelidir. Eksik incelemeyle yetinilerek hüküm kurulması isabetsizdir.Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.1.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.