Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 301 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 11722 - Esas Yıl 2006





MAHKEMESİ : FATİH 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 16/06/2006NUMARASI : 2005/30-145Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakan annesinin kayden paydaşı bulunduğu ..ada . parsel sayılı taşınmazın üzerine davalı tarafından inşa edilmekte olan binanın. nolu dairesinin 30.5.1993 tarihinde teslim edileceğinin taahhüt edilmesine rağmen, teslimin gerçekleşmediğini ileri sürüp, anılan dairenin kendisine aidiyedinin tespiti, elatmanın önlenmesi,cezai şartın ve ecrimisilin tahsilini istemiştir.Davalı, davanın süresinde açılmadığını, davacının murisinin, borcunu ödemediği gibi teslim alma talebinde de bulunmadığını,cezai şartın geçersiz hale geldiğini belirterek;davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, cezai şart talebinin kabulüne,diğer istemlerin reddine karar verilmiştir.Karar, avacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla;Tetkik Hakimi . raporu okundu,düşüncesi alındı.Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.- KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi, ecrimisil, çekişmeli bağımsız bölümün aidiyetinin tespiti ve cezai şartın tahsili isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne varki; uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Mahkemece, kısa kararda "... 30.5.1993-17.2.1995 dönemine ilişkin cezai şart istemi zaman aşımına uğradığından bu dönemle ilgili cezai şart isteminin reddine, 17.2.1995 tarihinden itibaren cezai şartın miktarına tenkis yapılarak aylık 500.000.-TL'dan 390,95 USD karşılığı 500.00.-YTL cezai şartın davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazla istemin reddine..." denildiği halde, gerekçeli kararda "... 500.00.-YTL cezai şartın dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazla istemin reddine..." karar verilmek suretiyle kısa kararda çelişkili olarak gerekçeli karar yazılmıştır.Buna göre değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün 10.4.l992 gün, 1992/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.01.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.