MAHKEMESİ : MANİSA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/05/2008NUMARASI : 2006/232-2008/132Taraflar arasında görülen davada;Davacı, mirasbırakanı A. Ç..'nın kendisinden mal kaçırmak amacıyla 1757 sayılı parseldeki yarı payını 2816 ve 1811 sayılı parsellerini ölünceye kadar bakma akti ile oğlu olan davalıya temlik ettiğini, temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve miras payı oranında tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğinde bulunmuştur.Davalı, miras bırakanın yatalak olduğunu, ona baktığını, murisin mal kaçırma amacıyla temlik etmediğini bildirip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 10.3.2009 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edilen vekili Avukat F.G.geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden vekili avukatlar gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .....tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava,muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakanın maliki olduğu 2816 ve 1811 parsellerin tamamı ile 1757 parsel sayılı taşınmazdaki 4/8 payını 29.7.2002 tarihinde çıplak mülkiyetini ölünceye kadar bakma akti ile davalı M..'ya temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacı, miras bırakanın yapmış olduğu bu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusuda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir. Somut olaya gelince, tarafların miras bırakanın çocukları olduğu, miras bırakan Ayşe'nin temlik yaptıktan 4 sene sonra 15.2.2006 tarihinde öldüğü, ölümünden uzunca bir süre önce rahatsızlanarak yatalak haline geldiği, normal ve biyolojik ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma düştüğü, ölüm tarihine kadar davalının miras bırakanın maddi, manevi ve her türlü ihtiyacını giderdiği dosya kapsamıyla sabittir.Öte yandan, bakım aktinin konusunu teşkil eden taşınmazların değeri ile geride terekede kalan diğer malların değerleri arasında bir fark olduğu görülmekte ise de, anılan bu farkın paranın alım gücü ve enflasyon karşısında açık ve bariz fark olarak kabul etmek olanaksızdır.Öyle ise, belirlenen bu olgular, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakanın temlikteki iradesinin mal kaçırma amaçlı olmadığını kabul etmek gerekir.Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.3.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.