Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2998 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 14988 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.Davacı, maliki olduğu 703 prsel sayılı taşınmazını satması için emlakçılar ... ve ...'a yetki verdiğini, davalı şirket yetkilisi olduğunu bildiren ... ile taşınmazın satışı konusunda anlaştıklarını, 20.000,00TL ödendiğini, bakiye bedelin satıştan sonra ... Bankası ... şubesinde ödeneceği bildirildiğinden davalı şirkete tapuda devrin yapıldığını, satıştan sonra bankaya giderken ...'ın ortadan kaybolduğunu, satış bedelinin ödenmemesi üzerine Cumhuriyet Savcılığına yaptıkları şikayet sonucu ...'ın aslında ... isimli kişi olduğunun tespit edildiğini, aldatılması nedeniyle davalı adına olan tapunun iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, satış bedelinin alındığı, satış işleminin muvazaalı olduğu iddiasının TMK'nun 2. maddesiyle bağdaşmadığı ,kişinin kendi muvazaasına dayanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının 703 parsel sayılı taşınmazını ... Emlak ofisi aracılığıyla ...'a 200.000,00 TL bedelle satışı ve satış bedeline mahsuben 20.000,00TL ödeneceği konusunda 25.04.2013 tarihinde ön anlaşma düzenlendiği, 02.05.2013 tarihinde ... Belediyesinin bildirdiği 30.000,00 TL rayiç bedel üzerinden davalı şirkete satış suretiyle tapuda taşınmazın devredildiği, resmi akitte davalı şirketi temsilen şirket müdürü ...'ın vekil olarak yetkilendirdiği ...'ün alıcı sıfatıyla şirket adına hareket ettiği, taşınmazın halen davalı şirket adına tapuya kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.Dava dilekçesinde bildirilen adreste, davalı şirket tanınmadığından dava dilekçesinin tebliğ edilemediği, yeni bildirilen adreste ... şirketinin yetkililerinin bulunmadığı adresin üç aydır kapalı olduğu tespiti yapılarak Tebliğat Kanunu 21. maddesi uyarınca işlem yapıldığı, aynı adreste ön inceleme duruşma günü tebliğinin yapılamadığı, tebliğatın iade edildiği, davalının yokluğunda ön inceleme ve tahkikatın yapıldığı, ön inceleme duruşma tutanağı ve kararın Tebliğat Kanunu 35. maddesine göre davalıya tebliğ edildiği saptanmıştır.Öte yandan, mahkemece yapılan araştırmada, davalı ... şirketinin ... ve ...Müdürlüklerinde Ticaret sicil kaydı tespit edilememiştir.Bilindiği üzere, çekişmeli yargıda kural olarak duruşma yapılması zorunludur. Buna göre, hakim iddia ve savunma haklarını kullanabilmeleri için tarafları duruşmaya çağırmak zorundadır. Hakim, tarafları dinlemeden, iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hüküm veremez.Taraflar duruşmaya çağrılmadan, eş anlatımla taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilmemesi Anayasanın 36. maddesini ile tanınan hak arama hürriyeti ilkesinin doğal bir sonucudur.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun “Hukuki Dinlenme Hakkı” başlıklı 27. Maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenme hakkına sahip olup, bu hak, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasınıda içerir.Buna göre, mahkeme, davanın iki tarafına eşit şekilde hukuki dinlenme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi ile de “Hukuki Dinlenme Hakkı” adil yargılanma hakkı, idida ve savunma ( hak arama) hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Taraf teşkili, dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gereken bir olgudur. Dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilerek taraf teşkilinin sağlaması da usulün emredici hükmü gereğidir. Bu durumda, öncelikle resmi satış akdinde davalı şirketi temsil eden şirket vekili ...'e verilen vekaletnemede dayanak gösterilen ... Noterliğinin 19.09.2012 tarih ve ... yevmiye nolu ... şirketi imza sirkülerinin temini ile davalı şirketin kayıtlı olduğu ticaret sicili müdürlüğünün tespiti, ilgili müdürlükten şirket kayıtlarının temini ile şirket merkezinin tespitinden sonra, usulünce davalı şirkete tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmalı ve taraflara eşit olarak hukuki dinlenme hakkı tanınmalıdır..Davacı, dava dilekçesinde, tapu kaydı, ... Cumhuriyet Savcılığının 2013/5224 sayılı soruşturma dosyası, keşif, bilirkişi incelemesi ve tanık (ön inceleme duruşmasından sonra ad ve adresleri bildirilecek) delillerine dayanmış ancak davacı delilleri toplanmadan sonuca gidilmiştir.İddianın ileri sürülüş biçimi ve dava dilekçesinin içeriği birlikte değerlendirildiğinde; davacı, iddiasının aldatma (hile) hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davası olduğu tartışmasız olup, bu konu mahkemenin de kabulündedir.Hemen belirtmek gerekir ki; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.Diğer taraftan; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53.) maddesi gereğince, hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin vereceği beraat kararıyla bağlı değil ise de, ceza davasında verilen mahkumiyet kararı ve eylemin “hukuka aykırılığını” ve “illiyet bağının varlığını” saptayan maddi olgular ve olayların oluş biçimi bakımından hukuk hâkimini bağlayacağı açıktır. O halde; aldatma (hile) iddiasına ilişkin olarak ... Cumhuriyet Savcılığının 2013/5224 sayılı soruşturması sonucunda, ... Asliye Ceza Mahkemesinde dava konusu olayla ilgili dava açıldığı saptanmış olup, ceza davasında maddi olayın tespiti sonuca etkili olacağından, suçun subuta ermesi halinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ nun (HMK) 165. maddeleri uyarınca verilecek kararın kesinleşmesinin beklenmesi gerektiği de kuşkusuzdur.Hâl böyle olunca, belirtilen yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilerek, öncelikle usulünce taraf teşkili sağlanarak, davalıya hukuki dinlenme hakkının tanınması, davacıya tanık listesini vermesi için süre verilmesi, bildirilen tanıkların dinlenmesi, keşfen taşınmaz değerinin tespiti, ceza davası da değerlendirilerek, aldatma (hile) iddiası yönünden, toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte incelenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.