Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2996 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 14993 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.Davacı,mirasbırakan babası ... 'ın maliki olduğu 1122 parsel sayılı taşınmazdaki payını davalı kızı ...'a tapuda satış göstermek suretiyle bağışladığını, yapılan işlemin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ile miras payı oranında adına tescili, olmadığı takdirde tazminat istemiş, 21.10.2013 tarihli dilekçesiyle ...’ı davaya dahil etmiş ve bu talebinden 09.12.2013 tarihli dilekçesiyle vazgeçmiştir.Davalı, taşınmazın ölünceye kadar bakma aktinin ifası gereği devredildiğini, mirasbırakana ölünceye kadar kardeşleriyle birlikte dönüşümlü baktıklarını belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, miras bırakanın denkleştirme amacıyla hareket ettiği ve devrin ölünceye kadar bakma aktinin ifası gereği yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan ... 'ın kayden paydaş olduğu dava konusu 1122 ve dava konusu edilmeyen 1167 parsel sayılı taşınmazlardaki payını 16.04.2002 tarihli ... noterliğinin ... yevmiye nolu ölünceye kadar bakma akdi ile çocukları davalı ..., ... ve dava dışı ..., ..., ...'a bıraktığı, 18.04.2002 tarihinde ise 1122 parsel sayılı taşınmazdaki 22232/66736 payından 11116/66736'ar payını kızları ... ve ...'e satış suretiyle devrettiği, ...'in de 12.06.2003 tarihinde payını ...'e temlik ettiği, dava konusu olmayan 1167 parsel sayılı taşınmazı da 28.07.2005 tarihinde çocukları ..., ... ve ...’a devrettiği anlaşılmıştır.Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706. Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilemeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.Somut olayda, davalı ... ve ...’e yapılan temlik işleminin satış olduğu diğer mirasçılara yapılan devir işlemlerinin ise belirlenmediği anlaşılmış olup yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleme olanağı yoktur.Bilindiği üzere TMK 6. ve HMK. 190. maddeleri uyarınca herkes iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür.Hâl böyle olunca, yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırma yapılması, tarafların varsa tanıklarının dinlenilmesi mirasbırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır, taşınmaz mallar ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırma kastının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması, gerektiğinde keşif yapılması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davacı tarafın temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 14.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.