Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2978 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 12512 - Esas Yıl 2009





Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, davalıların murisi Ömer ile 54, 60, 64 ve 285 parsel sayılı taşınmazlarda paydaş olduklarını, ancak taşınmazları davalıların kullandığını ve kendilerinin istifade edemediğini ileri sürerek, hisseye vaki elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteminde bulunmuşlar, yargılama sırasında 60 nolu parsel ile ilgili davalarından vazgeçmişlerdir. Davalılar, davacıların da başka parsellerde yer kullandıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, elatma olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkin olup, çekişme konusu taşınmazların davalılar tarafından kullanıldığı, davacılar yönünden çekişmeli taşınmazlarda intifadan men olgusunun gerçekleştiği, parsel bazında taraflar arasında belirlenen kullanım tarzının TMK'nın 688. ve müteakip maddelerinde öngörülen paylı mülkiyet hükümlerine uygun düşmeyeceği belirlenmek ve bu olgular gözetilmek suretiyle davacıların payı oranında elatmanın önlenmesine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Bu yöne değinen davalıların temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Ancak, taşınmazlar paylı mülkiyet hükümlerine tabi ve taraflar paydaş olup, 20 yıla yakın bir süredir taşınmazları davalılar kullanmaktadırlar. Oysa davacılar bu kullanım tarzına karşı çıkmamışlar davalı tarafa bir ihtar veya uyarı yapmamışlardır. Buna göre taraflar arasında Borçlar Kanunu'nun 299. maddesi hükmü uyarınca ariyet sözleşmesinin yapıldığı ve süresiz olan bu zımni sözleşmeyi davacıların; aynı Yasa'nın 304. maddesi hükmü gereğince dava açmakla feshettiklerini kabul etmek gerekir. Buna göre de davalıların haksız işgalci (fuzuli şagil) olduklarını söyleyebilme olanağı yoktur. Öyle ise, fuzuli şagil'in arsa maliki veya paydaşına taşınmazı kullanmasından dolayı ödemekle mükellef olduğu haksız işgal tazminatı niteliğindeki ecrimisilden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı tartışmasızdır. Hal böyle olunca; ecrimisil isteği bakımından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere kabulü isabetsizdir. Davalıların, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.