Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2945 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 14827 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ : GİRESUN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 22/12/2010NUMARASI : 2006/90-2010/560Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakan babaları M.. Y..'ın kat irtifakı kurulu .. sayılı parseldeki 1, 5, 6 ve .. nolu bağımsız bölümleri 06.09.1991 tarihinde, .. nolu bağımsız bölümü ise 05.03.2002 tarihinde satış göstermek suretiyle davalı oğluna devrettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapuların iptali ile lehlerine düzeltilmesine, mümkün olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, arsa üzerine binayı miras bırakanla birlikte inşa ettiklerini, daha sonra yaptıkları harcama ve masrafa göre paylaşım yaptıklarını ve çekişme konusu bölümlerin kendisine devredildiğini, miras bırakanın, para ödemedikleri halde diğer çocuklarına da taşınmazlar verdiğini ve sağlığında adil bir taksim yaptığını belirterek, davanın reddini savunmuş, karşı dava ile; murisin aynı binadaki 4 nolu meskenini davalı oğlu A..'ye, 146 parseldeki 4 nolu dairesini de davalı kızı G..'a satış göstermek suretiyle muvazaalı olarak devrettiğini, G..'ın taşınmazı daha sonra 3. kişiye sattığını ileri sürerek, tapuların iptali ile lehine düzeltilmesini, G..'ın sattığı taşınmazdan payına isabet eden bedelin tahsilini, mümkün olmadığı takdirde tenkisini talep etmiştir. Mahkemece, miras bırakanın mirasçılar arasında paylaşım amacı ile hareket ettiği, davalı Mehmet'in katkılarından dolayı daha fazla yer verildiği, muvazaanın mevcut olmadığı gerekçesi ile asıl ve karşı davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı G vekili ile davalı (karşı davacı) vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Asıl dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tenkis, karşı dava ise aynı hukuksal nedene dayalı tapu iptal tescil, tazminat, mümkün olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece, davaların reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan M.. Y..'ın kat irtifakı kurulu 341 nolu parseldeki 1, 5, 6 ve 7 nolu bağımsız bölümlerini 06.09.1991 tarihinde 8 nolu bağımsız bölümünü ise 05.03.2002 tarihinde davalı oğlu M.. Y..'a, aynı binadaki 4 nolu meskenini davacı-karşı davalı oğlu A.'ye, yine kat mülkiyeti kurulu 146 sayılı parseldeki 4 nolu meskenini 14.09.1993 tarihinde davacı-karşı davalı kızı G..da 20.05.1996 tarihinde dava dışı H. T..'ye satış suretiyle temlik ettiği, murisin 10.01.2006 tarihinde öldüğü ve geride mirasçı olarak dava dışı eşi F.., oğlu H. ile diğer çocukları olan davacılar ile davalının kaldığı anlaşılmaktadır. Davacılar; davalı M..'e yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlar, davalı M.. ise; çekişme konusu bölümlerin bulunduğu binayı muris ile birlikte yaptırdıklarını, bu sebeple sözkonusu bağımsız bölümlerin kendisine temlik edildiğini savunarak, karşı davası ile; miras bırakan tarafından asıl davacılara yapılan devirlerin muvazaalı olduğunu ileri sürmüş, mahkemece; murisin mirasçılar arasında paylaştırma amacıyla temlikte bulunduğu, davalı oğlu M.'e, yapmış olduğu parasal katkılar sebebi ile daha fazla taşınmaz verdiği gerekçe gösterilerek davaların reddine karar verilmiştir.Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan, miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını, mirasçıları arasında hoşgörü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa, mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. Bu durumda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur. O halde, miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır taşınmaz ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ile değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak, paylaştırmanın mı yoksa mal kaçırma amacının mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur. Somut olaya gelince; murisin çocukları olan taraflara sağlığında çekişme konusu taşınmazları temlik ettiği, dava dışı oğlu H..Y..'a da ..parsel sayılı taşınmazını 14.09.1993 tarihinde yine satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır. Ne var ki; murisin dava dışı eşi F...Y..'a sağlığında herhangi bir kazandırmasının olduğunun iddia edilmediği, bu hususun toplanan delillere göre mahkemece de ortaya konulmadığı, kaldı ki yargılama sırasında tanık olarak dinlenen bu mirasçının da; murisin kendisine herhangi bir şey vermediğini beyan ettiği görülmektedir. Hal böyle olunca; öncelikle murisin dava dışı mirasçı F..'ya sağlığında herhangi bir kazandırmasının bulunup bulunmadığı hususu üzerinde durularak, kazandırmanın saptanması halinde dayanak tüm kayıtların getirtilmesi, daha sonra her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınması, böylece yukarıda değinilen anlamda murisin paylaştırma kastı taşıyıp taşımadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması, tüm mirasçıları kapsayan bir paylaştırmanın bulunmadığının belirlenmesi halinde ise çekişme konusu taşınmazların davalılara temliklerinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığı hususları üzerinde durularak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacı G..vekili ile davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.