Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 2923 - Karar Yıl 2003 / Esas No : 2390 - Esas Yıl 2003
Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, müşterek miras bırakan Mehmet'in kayden malik olduğu dava konusu taşınmazlar ile otomobil ve traktörünü mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla önce kızkardeşine temlik ettiğini, onun da aynı gün davalı oğluna temlik ettiğini bildirerek, taşınmazların tapusunun iptali ile muris veya mirasçılar adına tescil veya bedelinin terekeye döndürülmesini; otomobil ile traktörünün de davalı adına olan kaydın iptali ile muris veya mirasçılar adına tescil veya bedelinin terekeye döndürülmesini istemişlerdir. Davalılar, taşınmazları ve araçları muristen değil bedel ödemek suretiyle dava dışı kişilerden satın aldıklarını bildirerek, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davanın kabulüne dair önceden verilen kararın Dairece taraf teşkilindeki eksiklikten bahisle bozulması üzerine, mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, önceden verilen kararın Dairece "istemin terekeye iadeye dair olduğu, miras bırakanın dava dış mirasçılarının da olduğu, bu nedenle iştirak sağlanmak suretiyle bir hüküm kurulması" gereğine değinilerek bozulması üzerine, mahkemece bozmaya uyulmuş, ancak bozmadan sonra yürürlüğe giren yeni Medeni Yasadan söz edilmek suretiyle taraf teşkiline ilişkin bozma hükümleri gözardı edilerek işin esasına girilmiş ve yeniden karar verilmiştir. Bozmaya uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşacağı ve bozmada öngörüldüğü şekilde işlem yapılacağı yerleşik yargısal uygulamalarının gereğidir. Bozma ile ilgili konuda sonradan bir yasal düzenlemenin yapılması halinde yeni yasa kuralının eldeki işe uygulanacağı, bu durumun usuli kazanılmış hak kuralının istisnasını da teşkil edeceği de tartışmasızdır. Gerçekten 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ortak mülkiyete ilişkin yeni düzenlemeler getirdiği, bu arada "mirasın paylaşılması" başlıklı 3. bölümde yer alan 640. maddenin 4. fıkrasında "mirasçılardan herbirinin terekedeki hakların korunmasını isteyebileceği ve bundan tüm mirasçıların yararlanabileceği"; ayrıca elbirliği mülkiyetinin düzenlemelerine dair 702. maddenin son fıkrası ile "ortaklardan herbirinin topluluğa giren haklarının korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği" hükümlerine yer verildiği görülmektedir. Anılan düzenlemelerin miras ve mülkiyete dayanan hakların korunmasına ilişkin bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak, mülkiyet değişikliğini ve naklini öngören istekler takımından aynı yasal düzenlemelerin uygulama yeri bulunmayacağı da yasa metinlerinin düzenlemiş biçiminden açıkça anlaşılmaktadır. Hal böyle iken; Yasanın miras ve ortak mülkiyetin korunmasına dair hükümlerinin mülkiyet değişikliğine ve nakline ilişkin isteklere de uygulanması suretiyle hüküm kurulması doğru değildir. Bu sebeple; hükmüne uyulan bozma ilamında öngörüldüğü şekilde işlem yapılarak taraf teşkilinin sağlanması ve ondan sonra karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davalılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.3.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.