MAHKEMESİ : BURHANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/07/2012NUMARASI : 2011/246-2012/265Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava,muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden;tarafların mirasbırakanı O.'ın 31.03.2011 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı ve davalının kaldığı,bunlardan başka mirasçısının bulunmadığı, mirasbırakanının çekişme konusu 147 ada 66 ve 211 ada 9 parsel sayılı taşınmazları 31.05.2000 tarihinde davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiği,dava konusu edilen diğer taşınmazların ise kadastro tespiti sırasında muris tarafından davalıya ölünceye kadar bakma akti ile devredilip, onun adına tespitin yapılıp kesinleştiği ve davalı adına sicil kaydının oluştuğu anlaşılmaktadır.Davacı, murisi O. Ç. nın 31.03.2011 tarihinde öldüğünü, murisin adına kayıtlı taşınmazları Burhaniye Noterliğince 04.05.2001 tarih ve 3813 yevmiye nolu düzenleme şeklindeki ölünceye kadar bakma akdi ile oğluna devrettiğini ve bu taşınmazların kadastro tespiti sırasında ölünceye kadar bakma akdi gereğince davalı A.Ç. adına tespit ve tapuya tescil edildiğini,diğerlerinin ise satış suretiyle devredildiğini,murisin mal varlığının tamamını davalının üzerine geçirdiğini yapılan devir işlemlerinin satış ve ölünceye kadar bakma akdinin tarafların gerçek iradelerini yansıtmadığını murisin asıl amacının davalıya bağış yapmak olduğunu bu nedenlerle dava konusu taşınmazların tapu kaydının muvazaa nedeniyle iptali ile miras hissesi nispetinde adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, 147 ada 66 parsel nolu taşınmaz ile 211 ada 9 parsel sayılı taşınmazların temlikinin gerçek bir satış olduğunu muris O.Ç.'nın vefat ettiği 31.03.2011 tarihine kadar kendisi tarafından bakıldığını, O. Ç.'nın her türlü tedavi masraflarının kendisi tarafından karşılandığını, 104 ada 9 parsel ile 105 ada 1 parsel, 109 ada 1 parsel ve 115 ada 2 parsel sayılı taşınmazların mülkiyetlerinin müşterek muris O. Ç.tarafından ölünceye kadar bakma akdi ile devrinin de muvazaalı olmadığını, zira muris O.Ç.'nın her türlü ihtiyacını giderdiğini, hiçbir masraftan kaçınmadığını, sağlık sorunları ile ilgilendiğini, evlatlık görevini en iyi şekilde yaparak murise ölünceye kadar baktığını, tüm mirasın A.Ç.'ya bırakıldığına dair iddiaların doğru olmadığını davacı H.'ye de bir takım malların kaldığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 (TBK m 237) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince: davacı muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak dava açmış, dava dilekçesinde keşif deliline dayanmış, yargılama aşamasında da bu isteğini ileri sürmüş ancak, mahkemece 17.07.2012 tarihli oturumda bu isteğinin reddine karar verilmiştir. 1-Her ne kadar mahkemece, davalıya satış sureti ile devredilen taşınmazlar yönünden muvazaa olgusunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle bu parseller yönünden ve kadastro sırasında davalı adına tespit gören taşınmazlar yönünden ise;davalı ile muris O. Ç. arasında yapılan ölünceye kadar bakma akdinin yapıldığı 2001 yılında anılan taşınmazların tapusuz olup menkul mal hükmünde olduğu,bu nedenle aslı tapusuz olan yukarıda bahsi geçen taşınmazlar hakkında muris muvazaasını düzenleyen 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanmasına olanak bulunmadığından muvazaalı bir işlemin söz konusu olmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmis olup, mahkemece bu taşınmazlar yönünden davanın redddedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir reddine.2-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;muris tarafından davalıya satış suretiyle devredilen taşınmazlar yönünden yukarıda belirtilen ilke ve olgular doğrultusunda bir araştırma ve soruşturma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Öyle ise; mahkemece satış suretiyle devredilen taşınmazlar bakımından tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, toplanan ve toplanacak tüm delillerin yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi, ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir. Davacı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.