MAHKEMESİ : KADIKÖY 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/11/2007NUMARASI : 2007/160-2009/213Taraflar arasında görülen davada;Davacı-davalı, miras bırakanı babası İ..’in maliki olduğu taşınmazı dava dışı kişiye sattığını ve üzerine para ekleyerek bu parayı davalının banka hesabına havale ettiğini, davalının da bu para ile çıplak mülkiyeti dava dışı oğlu adına, intifa hakkı ise yarı yarıya kendisi ve yine dava dışı eşi adına 2 parseldeki 3 numaralı bağımsız bölümü aldığını, bu taşınmazın da daha sonra dava dışı üçüncü kişiye satıldığını, işlemlerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, 170.000.00.TL’ye satılan taşınmazın satış bedelinden davacının miras payına karşılık gelen bedelin faiziyle davalıdan tahsiline, olmadığı takdirde mahfuz hissesinin ödenmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı, asıl davada kendisine husumet yöneltilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuş, asıl davanın davacısı aleyhine açtığı birleşen dava da, murise ait banka hesaplarından davalı tarafından çekilen paralar nedeniyle hakkının kendisine verilmediğini ileri sürerek, bu paralardan mahfuz hissesinin tespiti ve tenkisi ile 10.000.00.TL nin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, taraflarca süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, Yargıtay 4.Hukuk Dairesince duruşma günü olarak saptanan 19.04.2011 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı-karşı davacı vekili Avukat B.. Ş.. ile karşı taraftan davacı-karşı davalı vekili Avukat H... Ü..'in huzuru ile duruşmanın icra edilmesini müteakip, dairenin görevsizliği nedeniyle dosyanın 2.Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderildiği anılan dairenin de oluşan görev uyuşmazlığının çözümü için dosyayı Birinci Başkanlık Kuruluna göndermesi üzerine 1.Başkanlık Kurulunca da Dairemizin görevli olduğuna karar verildiği anlaşılmakla, Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Asıl dava, davalıya kazandırmak amacıyla taşınmazın üçüncü kişiye temlik edilerek parasının davalıya verildiği iddiasına dayalı miras payı oranında alacak, olmadığı takdirde tenkis, birleşen dava murise ait mevduat nedeniyle tenkis isteklerine ilişkindir. Mahkemece, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.İddiaların ileri sürülüş biçimi ve içeriği ile olayın oluş biçimi itibariyle hadisede 1.4.1974 tarih ve ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığına göre, iddiaların kanıtlanması durumunda diğer bir deyişle TMK’nun 565. maddesi koşullarının bulunması halinde tenkis hükümlerinin uygulanabileceğinde kuşku yoktur. Ne var ki, mahkemece bu yön gözetilmeksizin soyut biçimde tarafların miras payı oranında alacağa hükmedilmiştir. Bilindiği üzere, tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul;miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür.Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin üç aylık geçim gideri, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belilenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1,2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirascılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir. O halde, yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme elverişli olduğu söylenemez. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi için karar bozulmalıdır. Tarafların temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden tarafların vekilleri için 825.00.'er -TL. duruşma avukatlık parasının karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, 15.3.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.